[Bu yazı Komünist KöZ Gazetesi’nin Nisan 2016 tarihli (özel sayı:3) 1 Mayıs özel sayısında yayımlanmıştır.]
1 Mayıs uzun zamandır sendikal sorunlarla ilgili ve sendikacıların ön ayak olmasını gerektiren bir gün olarak anlaşılmaktadır. Oysa 1 Mayıs’ın 1 Mayıs olmasına yol açan gelişmeler 19. yüzyılın büyük bir bölümüne damga vuran siyasal mücadelelerdir. O zaman 8 saatlik iş günü için başlayan mücadeleler bu hedefleri nedeniyle neredeyse herkes tarafından sanki sendikal bir mücadele konusuymuş gibi algılanır ve öyle anılır. Bu nedenle de 1 Mayıs eylemlerinin sorumluluğunun sendikal örgütlenmelere ve onların yöneticilerine düştüğünü sanıp onlara havale etmek isteyenler az değildir.
Oysa 1 Mayısın bir mücadele günü olarak emekçilerin tarihinde yerini almasını sağlayan gelişmeler doğrudan doğruya hükümetleri hedef alan ve dünya çapında gelişen siyasal bir mücadeleyi ifade eder. 8 saatlik iş günü mücadelesi ne 19. yüzyılda ne de sonrasında sendikal bir mücadelenin konusu olmamıştır ve öyle gelişmemiştir. Doğrudan doğruya hükümetleri hedef alan ve o nedenle de çoğu zaman hükümetlerin sert baskı tedbirleriyle ve katliamlarla önlemeye baskı altında tutmaya çabaladığı mücadelelerin ürünüdür 1 Mayıs.
Öte yandan bu zengin ve oldukça yüklü geçmişi nedeniyle 1 Mayıs’ları anma günlerine çevirme eğilimi de yaygın bir eğilimdir. Oysa anma vesilesi yapılanlar kim olurlarsa olsunlar esasen uğruna mücadele ederken düştükleri siyasal hedefleriyle hatırlanmalıdır. Onları böyle anmak için de en doğrusu onlar gibi emekçilerin ve ezilenlerin gündemlerinde olan somut siyasal sorunlara karşı somut siyasal taleplerle mücadele etmektir.
Bu nedenle 1 Mayıs’lar dünyanın her yerinde emekçilerin siyasal mücadelede ön aldığı ve gündemdeki temel siyasal sorunun çözülmesi için mücadeleyi büyütmek üzere sokağa çıktığı siyasal eylem günleri olmalıdır.
2016’da yaşadığımız topraklarda bütün siyasal sorunların düğümlendiği sorun: Cizre-Yüksekova hattında Erdoğan’ın bir türlü kökünü kazıyamadığı kitlesel başkaldırıyı ezmek için sürdürülen misli görülmemiş katliamlarla süren iç savaştan çocukların cinsel istismarına, kadın cinayetlerine, çevreye yönelik saldırılara; taşeronlaşma kıskacında sömürülen emekçilerden en büyük sanayi kuruluşlarındaki sendikalı işçilerin kazanılmış haklarına yönelik saldırılara kadar bütün gerici saldırıların koruyucusu ve kışkırtıcısı, kışkırtıcı olmadığı zaman da bizzat faili olan Erdoğan/AKP hükümetinin alaşağı edilmesi sorunudur.
Bir yandan Gezi Ayaklanması, 6-7 Ekim Kobane ile dayanışma eylemleri; Cizre-Yüksekova’da iç savaş saldırılarına karşı bastırılamayan başkaldırı; Cerattepe’den otomotiv işçilerinin eylemlerine, taşeronlaşmaya karşı mücadelelerden patates üreticilerinin protestolarına, en son Kilis’teki Işid saldırılarının önünü açmaya devam eden hükümete karşı protestoların sürdüğü koşullarda AKP/Erdoğan hükümeti gerilemeye devam etmektedir. Geriledikçe daha da gericileşmektedir.
Dünya âlem görmekte ve bilmektedir ki bu gerici hükümetin bir zamanki hamileri ve/veya ortakları da bu başına buyruk diktatörlükten kurtulmak için adımlar atmaktadır, fırsat kollamaktadır. Böyledir diye Erdoğan/AKP gericiliğinin onun eski ortakları ve hamileri tarafından yıkılmasına seyirci kalmak emekçiler ve ezilenler açısından daha beterine maruz kalmaya varacaktır.
Bu kısır döngüden kurtulmanın yolu her adımda daha da gericileşen ve her gün ipliği daha fazla pazara çıkan bu gericiliğe karşı mücadelenin önderliğini üstlenmek ve bu gericiliğe son vermek üzere ön almaktır.
Bu bilinçle 2016 1 Mayısı Erdoğan/AKP gericiliğine karşı topyekûn bir mücadelenin tetikleneceği bir başlangıç günü olmalıdır. Bu amaçla yaşadığımız toprakların her yerinde emekçilerin ve ezilenlerin AKP gericiliğine karşı farklı taleplerini farklı mücadele yöntemlerini bir ayrılık bahanesi yapmadan topyekûn bir başkaldırının tetikleneceği bir mücadele gününde birleşmek amacıyla alanlara çıkılmalıdır.
1 Mayıs 2016’nın hak ettiği gibi bir mücadele günü olmasının koşulu o günün akşamı sona erecek bir mücadele günü olmasıyla yetinmemeyi gerektiriyor.
2016 1 Mayısı 1 Mayıs hazırlıklarından başlayıp ertesinde büyüyerek ve yayılarak süren bir mücadelenin başlangıç günü olmayı hak ediyor.
Ancak bu takdirde, 1 Mayıs 2016 günü Erdoğan/AKP gericiliğine karşı bir başkaldırının başlangıcı olduğu takdirde, emekçiler ve ezilenler sadece bu gericiliğin bütün mağdurlarına ve kurbanlarına karşı ödevlerini yerine getirmiş olmakla kalmayıp kendilerinin ve çocuklarının geleceğini kurtarmak için de bir adım atmış olacaklardır.
Ancak bu takdirde Yaşasın 1 Mayıs / Bıji Yek Gulan! diye gururla haykırabilme hakkını elde edeceğiz.
Bu bilinçle 2016 1 Mayısı ve 1 Mayıs’ı takip eden günlerde artarak devam
edecek topyekûn ve kitlesel bir başkaldırının başlangıç günü olması için 1 Mayıs alanlarına çıkılmalı 2016 1 Mayısı Erdoğan’ın ve AKP’nin gerici saltanatının günlerinin sayılacağı bir mücadelenin başlangıç günü olmalı.