[Aşağıdaki yazı Köz gazetesinde Köz’ün Sözü olarak, 2001 yılı Haziran ayında yayımlanmıştır.]
1 Mayıs Öncesinde Devrimciler Arasında Bir Ortaklık Yaratılamadı
2001 1 Mayıs’ı için devrimci hareket 97, 98 deki 1 Mayıs eylemlerinde olduğu gibi ortak bir iddia ortaya koymadılar. Hatırlanırsa 1996 yılında 1 Mayıs alanının reformistler ve devrimcilerin birbirinden net bir biçimde ama kendiliğinden ayrıştığı bir dönemeç olmuş ve bu uğurda üç devrimci, polis kurşununa hedef olmuştu. Daha sonraki 1 Mayıslarda bu tablonun örgütlü ve planlı bir biçimde yeniden yaratılması yönünde girişimler olmuşsa da bu girişimler esas hedeflerine ulaşamamışlardı.
1 Mayıs’a Katılan İşçilerin Gündemi Ekonomik Kriz Değil F Tipleriydi
YASAL reformist partilerin ve de kimi devrimci çevrelerin 2001 1 Mayısında işçi sınıfının kriz gündemiyle alanları dolduracağı, alanlardan işçi sınıfının krizin faturasını ödemeyi reddedeceği mesajının verileceği beklentisi ne yazık ki hüsrana uğradı.
«İşçi sınıfı Dervişlere yanıtını 1 Mayısta verecek» diyenler de, «krizin faturası kapitalistlere» diyenler de 2001 1 Mayıs alanında kendi taşıdıklarından başka bu şiarları dile getirecek işçi bulamadılar.
2001 1 Mayıs’ına gelirken KÖZ’de şunu söylemiştik:
“2001 1 Mayıs’ı hem sermayenin krizi ile artan kapitalist saldırıların altında gelmektedir; hem de cezaevlerindeki saldırılara karşı direnişin zindan duvarları ardında tecrit olmasıyla kendini apaçık belli eden devrimci önderlik krizinin damgasını taşımaktadır.
Bu koşullarda 2001 1 Mayısını «kurtarmak» mümkün değildir. Komünistlerin Birliğini savunanların böyle bir iddiası yok. 1 Mayıs’a son derece mütevazı hedeflerle gideceğiz. Bununla birlikte 1 Mayısları liberalizmin etkisinden kurtarmak, düzenin süsü ve bir istikrar etkeni haline gelmesini önlemek mümkündür. Hem 1 Mayısların dünya çapındaki tarihinden çıkartılan dersler; hem yaşadığımız topraklardaki mücadele geleneğinin dersleri; hem de daha önceki 1 Mayıslarda kendini gösteren dinamiklerin mevcudiyeti bunun mümkün olduğuna tanıklık etmektedir.”
Komünistlerin birliğini hedefleyenler 1 Mayıs’a bu perspektifle ve bütün elverişsiz koşullara inat güçlerini arttırarak katılmışlardır. Ama aynı zamanda bu güçleriyle ne devrimci harekete yönelik, ne de bir bütün olarak 1 Mayıs eylemine yönelik bir müdahalede bulunamayacaklarının farkında olarak alanda yerlerini almışlardır. Ne var ki, bu «iddiasız» duruşun nesnel durumdan ziyade öznel nedenleri vardır. Komünistlerin birliğini savunanlar 98 1 Mayıs’ından bu tarafa kendilerini tanıtmak ve devrimci hareketin nezrinde «zedelenmiş bir itibarı» tamir etmekle yüzyüzedir. Bu nedenle komünistlerin birliğini savunanların 1 Mayıs öncesinde, 1 Mayıs’a dönük bir iddia taşımalarına elverişli olmayan öznel bir konumları vardı. Bununla birlikte 2001 1 Mayıs’ı bu noktada önemli bir mesafenin alınabileceğini göstermiştir. Aynı zamanda da komünistlerin birliğini savunanlar ile aynı iddiaya sahip çıktığını söyleyenler arasındaki ayrımların netleşmesi doğrultusunda 2001 1 Mayıs’ı önemli bir dönemeç olmuştur.
2000 1 Mayıs’ı «reformistlerin» bayramı olmuştu, 2001 1 Mayıs’ı bütün gayretlerine ve kriz koşullarının kendilerine hizmet edeceğini zannetmelerine rağmen reformistlerin bayram etmesine fırsat vermedi. 1 Mayıs vesilesiyle bayram edenler daha çok olaysız bir 1 Mayıs geçmesi sayesinde 2 Mayıs gününden itibaren ferahlayan burjuvazinin dolaysız sözcüleri oldu. 2001 1 Mayıs’ında devrimciler öne çıkmış olmalarına rağmen, bu 1 Mayıs devrimcilerin bayramı da olmadı. Zaten devrimcilerin bayram etmeleri için bir neden olmadığı da açıktır. Aksine devrimcilerin 1 Mayıs’a taşıdığı gündem zindan direnişlerinde yitirilenleri anmaktı. Bunun bir bayram havasında olmayacağı açıktı. Bununla birlikte 2001 1 Mayıs’ı son yıllarda reformistlerle devrimcilerin keskin hatlarla birbirlerinden alanda ayrılmasına son derece elverişli bir zemin olduğunu göstermiştir. Öyle ki reformistlerin başını çeken ÖDP korteji bile kendi içinde zindan direnişlerine duyarlı olanlar/olmayanlar biçiminde ikiye bölünmüşken; alanın en büyük kortejini oluşturan HADEP, F tipleri konusunda daha duyarlı davranmaya zorlanmaktayken, ve devrimciler 96 1 Mayıs’ından beri ilk kez bu kadar güçlü bir katılımla 1 Mayıs’a gelmişken; 1 Mayıs alanını açık seçik bir biçimde ikiye bölmenin koşullarının mevcut olduğu tartışmasızdır. İşte bu nedenle komünistlerin parti birliğini savunanlar 1 Mayıs öncesinde, 2001 1 Mayıs’ı için mütevazi ve «iddiasız»bir duruşu benimsemekle birlikte, ilerisi için iddialarını gizlememişlerdir:
“… Hatta bunun da ötesinde bu tarihten güç alan komünistleri buna mecbur etmektedir. 1 Mayısları burjuvazinin ve onun uşaklarının elinden kurtarıp, yeniden dünya işçi sınıfının uluslararası birlik mücadele ve dayanışma günü haline getirmek komünistlerin boynuna borçtur. İşte komünistlerin birliğini hedefleyenler bu konuda iddialıdır.“
Bu iddia komünistlerin parti birliğini savunanların sadece kendi güçlerine güvenerek öne sürdükleri bir iddia değildir. Bu iddianın asıl dayanağı işçi sınıfına ve yaşadığımız topraklardaki devrimci geleneğin mirasına olan güvendir.