24 Haziran Dersleriyle Yerel Seçimlere Doğru Ödevler

0

Bu yazı Eylül 2018 tarihli KöZ Gazetesinin 18. sayısında yayımlanmıştır.

6 Ağustos’ta ‘24 Haziran Dersleriyle Yerel Seçimlere Doğru Ödevler’ konulu panel KöZ ve
Sosyalist Meclisler Federasyonu’ndan konuşmacı ve dinleyicilerin katılımıyla Kadıköy’deki KöZ bürosunda gerçekleşti. Kırk kişiyi aşkın bir dinleyici topluluğunun katıldığı üç turlu panel yaklaşık üç saat sürdü. Panel bu haliyle “Dinleyicilerin zamanını almama” kaygısıyla kısa tutulan, “80 öncesine dönmeme” kaygısıyla tarafların birbiriyle tartışmayıp paslaşmayı tercih ettiği panellerle arasındaki farkı belli etmiş oldu. Panelistlerin esasa dair görüş ayrılıklarını duymazlıktan gelmek ya da yumuşatmak yerine, bu görüş ayrılıkları hakkında açıksözlülükle tartışması, dinleyicilerin ilgili ve nitelikli soruları panelin ayırt edici özelliklerindendi.

Panelin ilk turunda ilk söz alan KöZ konuşmacısı yoldaş şunları söyledi:

Türkiye’de revizyonizmin Marksist Leninist teori üzerinde yarattığı tahrifatla başlamak istiyorum. Revizyonizm komünist hareketin programatik birikimin reddi ve tahrifi anlamına gelir. Revizyonizm her yerde önce devrimin zorunluluğu fikrini tahrif eder. Türkiye’de de öyle olmuş seçimle rejim değişmeyeceği fikri hafızalardan silinmiştir. Öncelikle bu revizyonizmden kendimizi ayırt etmek ve 24 Haziran seçimlerinin sonucu olarak rejim değişmedi ve 12 Eylül darbesinin kurduğu rejim bu şekilde değişmez demek gerekiyor.

Bugün rejimin sahipleri Erdoğan’dan daha hızlı geriliyor. Rejim krizinin sebebi budur. ABD
sermayesiyle, ordusuyla, kurumlarıyla gerilediği için TSK ve TÜSİAD’ın kurduğu 12 Eylül rejimi ve bu rejimi Türkiye üzerinden yönettiği kurumlar işlemiyor. Dolayısıyla ABD, 17-25 Aralık skandalı tarzındaki yöntemlerle Erdoğan’ı gönderemiyor. ABD Erdoğan’ı parlamentarist yollarla götürebilecek, CHP’nin merkezinde olduğu, hem İyi Parti ve Saadet Partisi hem de HDP’yi kapsayacak bir koalisyon da kuramıyor.

Bu şartlar altında ezilenleri temsil etme iddiasındaki güçler bağımsız hareket ederse seçimleri bir kaldıraç olarak kullanarak gerileyen Erdoğan’ı  devirecek bir sürece doğru ilerleyebiliriz diyoruz. Fakat 24 Haziran’da bu imkanlar kullanılmadı. Burjuva muhalefetten bağımsız bir çizgide emekçi muhalefetini büyütmek gerekiyordu. HDP tam aksi bir hatta ilerledi. Dahası HDP seçimin tek kazananı olmasına karşın büyük bir moral bozukluğu içerisinde. Çünkü kendi başarısını Amerikancı muhalefetin başarısına endeksliyor.

Solu CHP’den kurtarıp bağımsız bir çizgide hareket etmesini sağlamak gerek. CHP’nin asla giremeyeceği bir sol bloğun oluşturulması, adayların devrimcilere yakışır bir şekilde halk toplantılarından ön seçimlerle belirlenmesi gerek. Seçimlerde bu taktiği benimsemeyenler, söylemleri ne kadar radikal olursa olsun CHP’nin çizgisine saplanıp kalacaklar.

SMF konuşmacısı şunları söyledi:
Birincisi Türkiye’de özü aynı kalmakla beraber 2000’lerden sonra AKP ile kendini yeniden örgütleme ve kurumsallaşma sürecine girmiş bir rejim var. 24 Haziran bu sürecin olgunluğa erdiği nokta. Faşist parlamenter Kemalist rejim yerine otokratik totaliter bir rejime dönüş var. Faşizm merkezileşiyor ve tek elde toplanıyor. Bu Türkiye’ye özgü bir sorun değil. Bu uluslararası emperyalist sermayenin önüne koyduğu bir plan. Her coğrafyada farklı özgünlüklerle kendini gösterse de aslında emperyalist sistem ve yerel burjuva işbirlikçilerinin ihtiyaçları doğrultusunda daha katı merkeziyetçi bir yönelim var.

Türkiye’de yeni bir siyasi döneme girdik. Burjuva muhalefetinin dahi tahakküm altına alındığı, hem egemenler hem ezilenler cephesinde bir dizi siyasi sorun yaratacak yeni bir durum var. Seçim başarısıyla Erdoğan iyice güçlendi ve tüm gerici burjuva partilerinin AKP’ye yakınlaşacağını düşünüyoruz. CHP ise 24 Haziran tahribatını en çok yaşayan parti.

Erdoğan geriliyor tespitine kesinlikle katılmıyoruz. Çelişkili bir süreç var. Yeni politik hamlelerle yönetebilme kabiliyeti olan bir iktidarla karşı karşıyayız. Burjuva muhalefetini kendi siyasal düzleminde dizayn etme kabiliyetini görmek gerekir.

Genel seçimle yerel seçimler kendi içinde özgünlükler barındırıyor ama biz SMF olarak esas yönelimimiz en geniş anlamda devrimci demokratik ilerici birikimlerin yerellerin özgünlüklerini dikkate alarak bir ittifak anlayışı olacaktır.

İkinci turdaki konuşmaların içeriğini seçimle rejim değişikliği, Erdoğan’ın gerileyişi, faşizm ve revizyonizm odaklı sorular belirledi. Bir dinleyici de KöZ’e bugünün sorunun AKP’nin geriletilmesi mi Komünistlerin Birliği’nin sağlanamaması mı olduğunu sorup, Komünistlerin Birliği’nin bugüne kadar neden sağlanamadığını anlamak istediğini belirtti.

İlk sözü alan SMF konuşmacısı şunları söyledi:
Kemalist iktidar ve burjuva parlamenter sistemin egemen olduğu rejim faşizm zaten, bu yeni değil. Kemalizm tepeden inme bir faşizm, şu an ise Hitler gibi kitlelerin desteğiyle tahakküm kuran bir faşizmden bahsediyoruz. Faşizm ve burjuva diktatörlüğü arasında sadece nüans var. Şu an faşizm olmadığını iddia etmek bizim için absürt bir değerlendirmedir. Faşizmi sadece Hitler veya Mussolini’nin ne yaptığı üzerinden değerlendiremeyiz. Kendini yenileyen bir durum var, devamlı aynı parametrelerle kendisini örgütlemiyor.

Şu an bir tarafını ABD’nin diğer tarafını Rusya’nın oluşturduğu iki emperyalist bloğun kapışmasından dolayı AKP’nin siyasi anlamda nemalanma şansı doğuyor. Ortadoğu’da da bu sayede sözsahibi oluyor. Erdoğan’ın güçlü taraflarından biriise tüm burjuva muhalefeti birleştiren konulardaiyi hamleler yapması, Kürt düşmanlığı bu konulardan biri. MHP’yi, Ergenekoncuları, İşçi Partisini,Kemalistleri Kürt hareketinin siyasi iradesini ezmek üzerinden birleştiriyor. Bu da iktidarını dahada sağlam zemine oturtmasına avantaj sağlar.

Yerel seçimde sol blok çağrısının karşılığı yok çünkü sol kendi içinde heterojen bir yapı. Fakat 24 Haziranda olduğu gibi HDP’yi destekleyen güçler şeklinde birleşmek mümkün. Biz ne yaparsak yapalım burjuvazinin ve egemenlerin daha belirgin olduğu dönemlerde bize göre sol CHP’ye yedeklenmeye devam edecek. Bu da şimdiden aşikâr olan bir pozisyon.

İkinci turda KöZ adına söz alan yoldaş şunları dile getirdi:
Şu an Bahçeli’nin çizgisinden çıkamayan bir Erdoğan var. Önceden daha sürprizli, Kürtlere
önce baskı yapıp sonra çözüm süreci başlatabilen bir Erdoğan vardı. Şimdi ise böyle manevralar yapamayacak bir Erdoğan var. Kamu maliyesine bakılınca devlet devamlı açık veriyor, buna rağmen Erdoğan seçim öncesi emekliye bayram ikramiyesi vererek seçim kazanmak istiyor. İkramiyeyle seçim kazanmayı hedefleyen faşizm mi olur?

Biz faşizm seçimle gelmez deyince faşistler seçim kazanamaz demiyoruz, faşizm seçimleri
kazanmakla değil devlet aygıtını anayasayı çiğneyerek yeniden şekillendirdiğiniz zaman gelir. Burada aciz bir politikacı var. Faşizmi baskı ile tarif etmek de yanlış çünkü o zaman herkes faşist olmalı, burjuva demokrasisinin herhangi bir örneğini bulamayız. Ya da Almanya, Fransa Türkiye’den daha demokratik demiş oluruz.

Faşizm seçimle gelir revizyonist tespitinin fikir babası Dimitrov’dur. Dimitrov bu tespitiyle
Komintern’in dördüncü kongresindeki tezleri değiştirmiş, faşizmin bir devrim/karşı devrim sorunu olduğu gerçeğini hasıraltı etmiştir. Bunu yapması gerekiyordu. Zira faşizmin başarısız devrimci hareketlerin başına geldiğini söylemiş olsa İtalya’da ama özellikle de Almanya’da komünist partilerin oportünist tutumları ve Komintern’in bu konudaki rolü üzerinde durması gerekecekti. Komintern’in yedinci kongresinde dakikalarca ayakta alkışlanan konuşmasında Dimitrov “Faşizm, tekelci burjuva egemenliğinin en gerici, en terörist, en kanlı biçimidir.” derken bunu faşizme karşı daha az gerici burjuva diktatörlükeriyle işbirliğine girmek gereklidir demek istemiştir. Zaten bu nedenle aynı kongrede faşime karşı milli cephe kararı benimsenmiş, sonrasında da SSCB Hitler’e karşı sözümona özgürlüksever ülkelerle ittifak kurmuş, bu ittifak zedelenmesin diye de Komintern tasfiye edilmiştir.

Türkiye’de faşizm tartışmasınınsa başka bir anlamı var. Geçmişte TİP reformizmi tırmanan
faşizm tezini benimseyip, demokratik anayasayı AP faşizmine karşı savunacağız diyordu. İbolar Denizler ise faşist diktatörlük var biz bu devletiyıkacağız diyordu. Onlar yanlış bir faşizm tespitinin üzerine bu faşizmi devrimci bir yöntemle yıkmaya yönelik bir plan yapıyorlardı. Bugün faşizmtespiti yapanlar ise başka bir şeyi kastediyorlar.Bunu söyleyenler biz CHP ile bu faşizmi durdururuz diyorlar.

Herkes bütün ülkelerin işçileri birleşsin derken biz bütün ülkelerin komünistleri birleşin diye çağrı yapıyoruz. Devrimci partiyi kurmak gerekir diyoruz. Bu parti nesnel sonuçların hediyesi olmayacak Komünistlerin birliği projesini denedik olmadı demenin bir manası yok, bizim dışımızda böyle bir deneme olduysa kimse gelip bizi bulmadığı için bu girişimden haberdar değiliz. Bizim cephemizde bir başarısızlığın söz konusu olması için de devrimci parti kurmak için öne çıkan kimi devrimcilerin bizi pas geçmesi gerekirdi. Halbuki bugüne kadar solda gerçekleşen ayrışmalar hep tasfiyecilik yönünde oldu bunlara bakarak komünistlerin   girişimi başarısız olmuştur denemez. Tersine biz solda yeni harmanlamaların, ayrışmaların yaşanacağı bir dönemin arifesinde olduğunu biliyor, asıl rolümüzü bu ayrışmalar sırasında oynayacağımızı biliyoruz.

SMF konuşmacısı tekrar söz alarak şunları söyledi:
Bize göre KöZ’den yoldaşlar devrimci parti meselesini idealize ediyorlar. Biz bu topraklarda
devrimci partilerin olduğunu savunuyoruz, sadece kendimizle sınırlı olduğunu düşünmüyoruz. Bize göre bu yaklaşım sekter bir yaklaşımdır. Hatta komünist hareketin geçmişinde de bu tutum tahribatlar yaratmıştır .Biz söylediğimiz her şeyin mutlak doğru olduğunu düşünmüyoruz dolayısıyla bu tarz tartışmaların bizim de omzumuzda kambur olan meselelerin aşılmasında faydalı olacağını düşünüyorum.

CHP’nin sol ile veya solun bir kısmıyla bağlarını koparma meselesi ideolojik de bir mesele çünkü solun bir kısmının CHP ile ideolojik ortaklıklarıda var. Bu ortaklık değişmediği müddetçe böylebir kopma ortaya çıkmaz.

KöZ konuşmacısı yoldaş ise son olarak şunları söyledi:
Türkiye’de komünist parti yoktur derken böyle diyenlerin iddialarını yok saymıyoruz. Bunu
rekabetçi bir tarzda söylemiyoruz. Aksine bunu söyleyenlerle beraber hareket edebilmek isteriz. Bugünkü panelimizin içeriğinden yola çıkarak kendimizi SMF’nin düzenlemek istediği sempozyumun doğal katılımcısı olarak görüyorum.

İkincisi anladığım kadarıyla SMF de pratikte CHP’den bağımsız bir seçim çalışması istiyor. Bu durumda ilerleyen günlerde yerel seçimler konusunda yeniden kapınızı çalacağız.

Paylaş