[Aşağıdaki yazı Komünist Köz’ün Ağustos 2010 sayısında yayımlanmıştır.]
2 Temmuz deyince 17 yıldır aklımıza Sivas gelir. Sivas’ta Madımak Oteli, Madımak Oteli’nde faşist bir saldırının dumanında can verenler. Yani onikisinde Koray Kaya ve onaltısındaki ablası Menekşe. Yani faşistler oteli taşa tutarken elindeki tahta elbise askısını gelen olursa şöyle bir karınlarından dürterim diyerek bir türlü bırakmayan altmış altılık Asım Bezirci. Yani dizeleri, sazları, semahlarıyla bildiklerimiz, bilemeden yitirdiklerimiz çıkmaz aklımızdan. 2 Temmuz bir faşist katliamın adı. Öncesinde planlanmış, örgütlenmiş bir katliamın adı.
Faşistler yerel gazeteler aracılığıyla günler öncesinden katliam için gerekli psikolojik ortamı hazırladılar, katliamdan bir gün önce ev ev dolaşıp bildiriler dağıtarak takipçilerini katliama çağırdılar. Faşist ajitatörler saatlerce Madımak otelini hedef gösterdiler. Savunmasız şekilde kıstırılmış bir gruba kendilerine yakışan tarzda, polis desteğini de arkalarına alarak saldırdılar. 2 Temmuz 17 yıldır bir sınav. Demokrasiden, haklardan ve özgürlüklerden söz edenler için bir sınav. 2 Temmuz’un faillerinden, tezgâhlayıcılarından, 2 Temmuz’a zemin hazırlayıp sessizce onay verenlerden, 2 Temmuz’a alkış tutanlardan hesap sormadan demokratik haklardan ve özgürlüklerden söz etmek mümkün değil.
Bugünün MHP’lileri, AKP’lileri 2 Temmuz’un katliamcılarıdır. Nizam-ı Alem ocaklarından MHP ye tüm faşistler 2 Temmuz’u büyük bir gaza olarak alkışladı. Kendilerine hiçbir zarar vermemiş insanları cayır cayır yakmak için sıraya girdiler. Ancak 2 Temmuz’da yer alanlar faşistlerle sınırlı değildi. Bugün, kendisini demokrasi ve hoşgörü âşığı olarak pazarlamak isteyen AKP, şu ân AKP kadrosu olan belediye çalışanları kitleyi otele yönlendiren konuşmalar yaptı. AKP’nin şu ân belediyelerinde maaş bağladığı sempatizanları Aziz Nesin’i linç etme girişiminde bulundular. Olaylar bittiğinde katillerin avukatlığını üstlenen sözde demokrasi âşıklarından biri de, Tayyip Erdoğan ın eski parti arkadaşı Şevket Kazan’dı.
2 Temmuz’un katillerini cesaretlendiren Kemalistler ve sosyal demokratlardır. Kibriti çakanlar faşistler olsa da, Madımak Oteli’ndekileri bir kapana itekleyenler bugünün CHP’si, o günün iktidarı Kemalistlerdi, saldırı sırasında insanları bu kapanda oyalayan onlardan başkası değildi. Ordu ve polis faşistlerle aynı safta yer alıyordu. İçeride kapana kısılanları değil, saldıran faşist güruhu koruyorlardı. Bugün Sivas’ın faturasını faşist bir güruha çıkarmaya çalışanlar kimseyi yanıltmamalı. 2 Temmuz şeriatçıların, faşistlerin ve Kemalistlerin, onların hizmetkarı oldukları devletin tertibidir. Tüm bu güçlerin ortak katliamıdır. 2 Temmuz 2010 yaklaşırken Aleviler için daha büyük yangınlar planlıyorlar.
Bugün Aleviler başta olmak üzere işçilerin, Kürtlerin ve tüm ezilenlerin ortak mücadelesi ile 2 Temmuz’dan, Maraş’a, oradan Şemdinli’ye, Dersim’e katliamların faillerini gözle görünür oluyor. Ama yıllardır bu katliamları tezgahlayanlar, bu katliamlarda parmağı olanlar ya da bu katliamları görmezden gelerek oturdukları koltuklara sıkı sıkıya yapışanlar, bugün bu ortak mücadeleyi parçalamak, bir şekilde suç ortağı oldukları bu katliamlardan siyasi rant elde etmek için yeni tezgahlar planlıyorlar. Verilen mücadeleyi bölmek için sahte kahramanlar yaratıyorlar. Dün demokrasi hamisi olarak parlatılan Erdoğan’ın, tüm açılımlarının göz boyama olduğu, samimi hiç bir adım atmaya niyetli olmadığı ayan beyan görüldü. Sekiz yıllık iktidarında her sorunu çözüyormuş gibi yapan AKP’nin bugün geldiği nokta operasyon, şiddet, çözümsüzlüktür. Erdoğan’ın foyası ortaya çıktıkça, başta ABD olmak üzere emekçilerin bölünmesinden çıkarı olan güçler, başKa bir planı devreye koyarak yeni bir sahte kahraman yaratmaya odaklandılar. Kılıçdaroğlu, Dersim’in arkasında duramadığı gibi 2 Temmuz’un da arkasında duramaz.
Onur Öymen’in Dersim katliamı ile ilgili meclisteki sözlerinin arkasından aldığı tavrı, o zamanki Parti Başkanı olan Deniz Baykal’ın tepkisiyle karşılaşmaktan korktuğu için değiştirip, geri adım atan Kılıçdaroğlu’nun 2 Temmuz’un faillerinin peşine düşmesi mümkün müdür? Genel Başkanı’nın ABD menşeli bir kaset operasyonuyla devrilmesinde piyon rolü oynayan bir siyasetçinin vereceği sözlere ne kadar güvenilir? Demokrasi için sahte kahramanlara değil, birleşik mücadeleye ihtiyacımız var. Dün Erdoğan’ı ‘Demokrasi ve Özgürlük getirecek’ diye pazarlayanlar, bugün de Kılıçdaroğlu’nu halk lideri, sol lider diye pazarlamaya çalışıyorlar. Oysa ki, ne Erdoğan ne Kılıçdaroğlu işçi ve emekçilerin dostudur, ikisi de sinsi ve ikiyüzlüdür. Erdoğan, hocası olan Erbakan’ın üstüne basıp yükseldiğinde kimlere hizmet ettiyse, Baykal’ın üzerine basarak yükselmeye çalışan Kılıçdaroğlu da aynı kesimlere hizmet etmeyi planlamaktadır. 2 Temmuz’dan Şemdinli’ye tüm katliamların hesabını sormak için bu ikiyüzlü ve sinsi siyasetçilerin gerçek yüzünü de teşhir eden işçileri, Alevileri ve Kürtleri bir araya getiren birleşik bir mücadele gereklidir.
Ne Erdoğan, Ne Kılıçdaroğlu 2 Temmuz’un hesabını soramaz!
2 Temmuz’un hesabını sormak için Birleşik Kitlesel Mücadeleye! KÖZ
(2 Temmuz Mitingi öncesi Yenibosna’da hazırlanan bildiri)