Bu yazı Aralık 2001 tarihli KöZ Gazetesi 19. sayısında yayımlanmıştır.
Pek çokları için Kautsky gibilerin gerçek kimliğinin kavranışı, ancak savaş sona erdikten sonra mümkün oldu. Bu yüzden İkinci Enternasyonal partilerinin ihaneti karşısında akıntıya kapılmayıp enternasyonalist bir çizgide ısrar edenler, oportünizme karşı uzun ve ayrıntılı bir mücadele deneyiminden geçmemiş olarak İkinci Enternasyonal’in enkazının karşısına dikildiler. Bu durum sadece Üçüncü Enternasyonal’in kaderini çizen bir sorun olarak kalmadı. O gün bu gündür Kautsky gibiler ve onlarla bağları koparmamakta mahzur görmeyenler (Troçki, Rosa Luxembourg ve onların bilinçli bilinçsiz takipçileri) hala ve Bolşevik bir tutumu savunma iddiasıyla varlıklarını korumaktadır. Nasıl ki pek çokları Kautsky’nin hain olduğuna ancak o açıkça devrimin karşısında yer aldıktan sonra inandıysa, bugün de pek çokları
Kautsky’nin torunlarını teşhis edebilmek için bu keskin dönemeci bekleme eğilimindedir. Bu beklemeci tutum Bolşeviklerin değil Rosa Luxembourg ve Troçki gibilerin izlediği yolu izlemek anlamına gelir.
Oysa Lenin, Rusya’dan başlayan devrim dalgasının yarattığı keskin dönemeci beklemeye gerek kalmadan, Kautsky ve benzerleriyle onlardan ayrı durmakta tereddüt edenleri dışlayan bir çizgide ısrar etti. Açıktan açığa kendi hükümetlerinin yanında yer alanlar kadar, hatta onlardan daha fazla Kautsky gibileri eleştiri yağmuruna tuttu. Oportünistlerden ayrı durmak yetmez, bunlarla yan yana durmakta mahzur görmeyenlerle de bağları koparmak gerekir diyordu.
Savaşın başlamasının üzerinden daha altı ay geçmemişti ki Lenin şunları söyledi:
“Enternasyonalizmin aynı parti içinde net ve tek bir enternasyonalist politikaya sahip olmaktan ibaret olduğunu düşünme hakkını kendimizde görüyoruz. Oportünistlerle ve sosyalşovenlerle birlikte çalışarak ne gerçekten enternasyonalist bir proleter siyaseti güdülebilir, ne savaşa karşı eylem fikri öne sürülebilir, ne de bu eylem için güçlerin toparlanması sağlanabilir.”
“İkinci Enternasyonal döneminin sosyalist parti tipi bağrında oportünizme yer veren bir partiydi. Oportünizm “barışçı” dönemin on yılları boyunca git gide kalabalıklaştı. Ama, yüzünü göstermeden, kendini devrimci işçilere uyarlayarak, onlardan Marksist terminolojiyi alarak, ilkelerden açık bir biçimde sapmamaya özen göstererek… Böyle bir sosyalist parti tipi yaşadı. Eğer savaş 1915’te sona ererse, aklı başında sosyalistler arasında işçi partilerini oportünistlerle birlikte yeniden toparlamak isteyenler 1916’da hala olacak mı? Hem de bunların ilk bunalım karşısında sınıf kininden ve sınıf mücadelesinden bahsedilmesini bile yasaklamak için muhakkak bir gerekçe bulacaklarını ve son fertlerine kadar burjuvazinin yanında saf tutacaklarını tecrübeyle bile bile… (“Şimdi Ne Yapmalı?”, TE. c.21, s.107)
Hem de nasıl! Dönek Kautsky umacısı ile birlikte yeryüzünü terk ettiği sanılan merkezcilik her tarafta hazır ve nazırdır. Pek çoklarının marksizm olarak kabul edip benimsediği tutumlar aslında bu sıfatı hak etmektedir.
Demek ki, herkesin Kautsky’nin “dönek” olduğunu ezbere biliyor olması onun şahsında simgeleşen oportünizm türüne karşı bir refleksin yaygın ve içselleşmiş olduğu anlamına gelmiyor. Soyut olarak, içi doldurulmadan ezberlenen “dönek Kautsky” nakaratı Kautsky şahsında cisimleşen oportünist tutumun ne olduğu konusunun açıklık kazanmasına değil, bulanıklaşmasına hizmet ediyor. Bu ise, özellikle merkezciliğe karşı devrimci reflekslerin zayıflamasına zemin sunuyor. En önemlisi Bolşeviklerin merkezciliğe karşı mücadelesine ışık tutan yöntem de bu bulanıklık içinde kayboluyor.
Bu durumda, özellikle 80 sonrasında yaşadığımız topraklarda bir tür moda haline gelen liberal çözümlere destek olmak mı gerekir? Yani, Kautsky hakkındaki eleştirileri içselleştirebilmek için onun fikirlerini “önyargısız olarak okumak gerektiği” konusundaki liberal demagojilere mi kulak vermeli? Bu tutum tam da Kautsky’vari bir objektiflik örneği göstermek olur! “Dönek Kautsky” nakaratları eşliğinde gümbürtüye giden onun fikirleri değildir. Kaldı ki bu fikirlerin tüm belleklerden büsbütün silinmesi ve tamamen unutulmasında bir mahzur yok; fayda vardır. Bu keşmekeş içinde asıl Lenin’in ona karşı mücadelesinin ana yönleri silikleşmekte; Kautsky’nin tutum ve düşünüşünde en belirgin ifadelerini bulan merkezcilik adeta intikam alırcasına inadına yaygınlaşarak kendine yer açmaktadır. Kautsky ile ilgili tartışmalara geri dönme ihtiyacı, Kautsky’nin görüşlerini tam olarak öğrenmek için değil, bu oportünizm türünü açığa çıkarmak için zorunlu olan Bolşevik çizgiyi yeniden kılavuz edinebilmek içindir.
Bu bakımdan, komünistlerin ödevi herkese Kautsky’nin görüşlerini birinci elden tanımalarını tavsiye etmek değildir. Yapılması gereken, Lenin’in İkinci Enternasyonal’den ve onun çizgisinden kopuşunda önemli köşe taşlarını içeren Kautsky polemiklerini tekrar tekrar ve bugünkü karşılıklarını arayarak okumak, okutmaktır. Bu okumada kılavuzu şaşırmamak için ise akılda tutulması gereken soru şudur: “Neden Lenin Hain Noske, Melun Scheidemann vb. kitaplar yazmak yerine Dönek Kautsky başlıklı bir kitap yazmıştı?”
Bu sorunun cevabı yalnızca tarihsel sorunların çözümüne değil aynı zamanda Bolşeviklerin izinden gitme iddiasında olanlarının önünün aydınlanmasına ışık tutacak yanıtları bulabilmenin en önemli anahtarıdır. Kautsky’nin en yetkin temsilcisi olduğu “İkinci Enternasyonal Marksizmi” şu ya da bu biçim altında marksizm adına hala hüküm sürmektedir. İkinci Enternasyonal geleneğinden devrimci kopuşu temsil eden Komünist Enternasyonal’in mirasını temel alan devrimci bir önderliğin yaratılması ödevi ise hala komünistlerin önünde duruyor. Bu sağlanıncaya kadar, liberal ve devrimci demokratlık arasında mekik dokuyan akımların oluşturduğu merkezci mozayiğin varlığını sürdürmesinin önü alınamayacak.