Ekim Devrimi Tartışmaları 2017: Ekim Devrimi’ni rehber edinmenin anlamı nedir?

0

Bu yazı Ocak 2018 tarihli KöZ Gazetesinin 16. sayısında yayımlanmıştır

Ekim Devrimi Tartışmaları 2017 panellerinin ikinci günü “Ekim Devrimini Rehber Edinmenin Anlamı Nedir?” başlığı altında gerçekleşti. Panelde KöZ adına Orhan Dilber, SMF adına Tahir Demirtaş, TÖP-G adına Oğuzhan Kayserilioğlu, Söz ve Eylem adına Münir Köymen konuşmacı olarak yer aldı. Panel devrim mücadelesinde düşenler adına saygı duruşu ile başladı. Saygı duruşu sonrası, hazırladığımız Ekim Devrimi’ni kısaca anlatan Buhar Makinesi filmi izlendi.

Filmin arkasından yapılan açılış konuşmasında: “Bugünkü panelimizin başlığı ‘Ekim Devrimi’ni Rehber Edinmenin Anlamı Nedir?’ Biz Ekim Devrimi’ni tarihsel bir olgu olarak değil politik bir pusula olarak görüyoruz. Bu yüzden 2009’dan bu yana Ekim Devrimi Tartışmaları adı altında paneller düzenliyoruz. Ekim Devrimi’ni sahiplenenler ile bir araya gelip Ekim’in ışığında günümüzdeki politik sorunlara cevap vermeye özen gösteriyoruz.” denildi.

İlk sözü alan Orhan Dilber şu konulara vurgu yaptı:

Panelin başlığı üzerinde düşünmekte yarar var. Öncelikle rehber kavramını nasıl anlamak gerektiğine işaret edeceğim. Rehber; yolu bilen, kılavuz anlamında kullanılır. Bu manada da Ekim Devrimi hala bir kılavuz niteliği taşımaktadır. Rehber daha modern anlamında katalog anlamındadır. Telefon rehberi gibi içinde belirli bir sıralamaya göre aradığınızı bulabileceğiniz bir katalogdur. Ekim Devrimi bu bakımından da bir rehberdir. Devrime gelene kadar hangi adımları atmak gerektiğini göstermektedir.

Bugün değişik kılıklarda kendini gösteren muhtelif siyasal akımların orijinalleri Ekim Devrimi’ne giden süreçte de kendilerini göstermişlerdir. Bu akımlar o günden bugüne değişik kisveler altında olsalar da varlıklarını sürdürmektedirler. Asıl eksikliğini duyduğumuz; başarılmaz denilen, olmaz denilen bir işin başarılmasına kılavuzluk eden Bolşevik Parti gibi bir partinin olmayışıdır ve muhtelif siyasal akımlarla nasıl mücadele edileceğini gösteren katalog rehber de nerdeyse ortadan kaybolmuştur. Üzerinden yüz yıl geçtikten sonra kazanımlarının üzerinde yeller estiğine bakarak Ekim Devrimi’nin bir rehber olamayacağını söyleyen fikirler Ekim Devrimi’nin gerçekleşmesiyle tarihin çöplüğüne atılmış önermelerdir. Ekim Devrimi öncesi Bolşeviklerinki gibi bir partiyle ve onların gösterdiği yolda devrimin imkânsız olduğunu savunanlar nerdeyse dünyayı sarmıştı. Ekim Devrimi tastamam hurafeleri yıktı. Bugün de bu hurafelerden kurtulmak için Bolşevik Parti gibi bir parti yaratmak gerekir.

Bu devrime önderlik eden Lenin’in devrimden 5 yıl sonrasında yaptığı değerlendirmeyi okumak istiyorum.

Kendimizi çok yüksek, dik ve şimdiye kadar keşfedilmemiş bir dağa tırmanan adam olarak resmedelim. Benzeri görülmemiş zorlukları ve tehlikeleri alt ettiğini ve hiçbir selefinin erişemediği kadar yüksek bir noktaya erişmekte başarılı olduğunu, ancak henüz zirveye erişemediğini varsayalım. Kendisini, sadece aynı doğrultuda devam etmek için sadece seçtiği yolda zorluk ve tehlike olan bir durumda bulmakla kalmaz, aynı zamanda kesinlikle imkânsızdır. (1)

Dönmeye, aşağı inmeye, başka, muhtemelen de uzun bir rota aramaya zorlanıyordur, ancak bunlardan biri zirveye ulaşmasını sağlayacaktır. Ulaştığı ve daha önce kimsenin bulunmadığı yükseklikten inmek belki hayali gezginimiz için yükselmekten daha tehlikeli ve zor olacaktır; kaymak daha kolaydır, ayağını basacağı yeri seçmek kolay değildir, bu noktada yukarıya, doğrudan hedefe giderken hissettiği canlılık vs. yoktur. Beline halat bağlaması gereken biri dağcı sopasıyla ayak basma yerleri açmak veya halatı sıkıca bağlanabileceği bir yere atmak için saatlerini harcar; o kişi ağır aksak gitmelidir ve aşağıya gitmelidir, alçağa, hedeften uzağa; ve o kişi bu aşırı tehlikeli ve eziyetli olan alçalmanın nerede biteceğini veya zirveye daha cesurca, daha hızlı ve daha doğrudan tırmanabileceği yeterince güvenli bir yol olup olmadığını bilmez. İnlerler ve gözlerini acıyla gökyüzüne dikerler; şunları söylercesine: ‘Korkularımızın haklı çıkması bize feci biçimde keder veriyor. Ömrünü bu dağa tırmanmak için akıllıca bir plan tasarlayarak harcayan, planımız tamamlanana kadar tırmanmanın ertelenmesini isteyen biz değil miyiz? Ve eğer çok coşkulu bir biçimde şu kuş beyinlinin şimdi vazgeçtiği ( Bakın, bakın, geri döndü! İniyor, tek bir adıma hazırlanmak saatlerini alıyor! Ve şimdiye kadar, bizden itidal ve uyarma istediği zaman içinde istismar edildik.) bu yolun seçilmesini protesto ettiysek, bu kuş beyinliyi büyük hevesle kınadıysak ve herkesi onu örnek almamaları ve yardım etmemeleri konusunda tembihlediysek, bunu tamamen bu dağı ölçmek için yapılan büyük plana bağlılığımızdan ve bu planın genel olarak itibarsız hale gelmesini önlemek için yaptık.’

Rusya proletaryası, devrim ile devasa bir yüksekliğe çıktı, sadece 1789 ve 1793 ile karşılaştırıldığında değil, 1871 ile karşılaştırıldığında da böyle. Ne yaptığımızı ve ne yapmadığımızı olabildiğince tarafsızca, açıkça ve aşikâr biçimde hesaplamalıyız. Eğer bunu yaparsak kafamızı temiz tutacağız. Bulantının, aldanmaların ya da umutsuzluğun acısını çekmeyeceğiz.

Ancak sosyalist ekonominin altyapısını dahi henüz kurmadık ve can çekişen kapitalizmin saldırgan gücü bizi hâlâ bundan mahrum edebilir. Bunu açıkça değerlendirmeli ve içtenlikle kabul etmeliyiz, aldanmalardan daha tehlikeli bir şey olmadığı için bunu yapmalıyız (ve baş dönmesi, özellikle bu irtifalarda). Ve bu acı gerçeği kabul etmekte kesinlikle korkunç bir şey, en ufak umutsuzluğa meşru zemin sağlayacak bir şey yok; Marksizm’in her zaman ısrarla tavsiye ettiğimiz ve yinelediğimiz basit gerçeği, çeşitli gelişmiş ülkelerin işçilerinin birleşme çabalarının sosyalizmin zaferine ihtiyacı olduğu gerçeği için.

Dahası Lenin şunları kaydeder: “Devrimci proletarya güçlerinin ordusunu bozulmadan koruduk, manevra kabiliyetini koruduk, kafamızı temiz tuttuk ve nerede, ne zaman ve nereye kadar geri çekileceğimizi, henüz bitirilmemiş olarak duranları değiştirmek için nerede, ne zaman ve nasıl işe koyulacağımızı aklı başında biçimde hesapladık.” ve sonuçlandırıyor:

Komünistler, sosyalist ekonominin altyapısı tamamlanırken, hata yapmadan, geri çekilmeden, bitirilmemiş veya yanlış yapılmış çeşitli başkalaştırmalar olmadan böylesine çığır açan bir girişimi bitirmenin olanaklı olduğunu hayal edenlere mahkûm edilmiş durumda. Aldanmaları olmayan, umutsuzluğa boyun eğmeyen, başlangıçtan başlangıca aşırı zor bir göreve yaklaşırken defalarca “başlangıçtan başlamak için” güçlerini ve esnekliklerini koruyan komünistler mahkûm değillerdir (ne olursa olsun helak olmazlar).

O devrime önderlik eden Lenin’in iktidarın zaferinin ardından iç savaşta kazanıldıktan sonra yazdıkları bunlar. Burada tasvir edilen şey bugün de daha önceden olduğu gibi, burjuva iktidarı parçalamak hedefiyle yola çıkan herkes işte biz plan yapıyoruz bizim planımıza göre sizin bu kör çıkışlarınıza karşı çıkıyoruz diyenler, devrimcilere engel olmaya çalışanlar azalmadı, arttı. Bu nedenle Ekim Devrimi’nin 100. yılında kulak vermemiz gerek şurası, Lenin şöyle diyor: Biz 1789 -1793 ve hatta 1871’den daha ileriye gittik, hiç beklenmedik bir işi başardık. Umutsuz olmamız için bir sebep yoktur, diyor. Bu yazı Lenin’in ölümünden 20 küsur yıl sonra yayınlandı. Sıcağı sıcağına ilerletmek hedefinde olanların pek çoğu bu tespit ve bu tahlillerden yararlanmadı.

Bizden öncekilerden daha ileriye gittik ve daha yükseğe çıktık derken Lenin bunları tek tek sıralıyor: “Sovyet tipi bir devlet yaratarak dünya tarihinde bir çağ açtık. Bu çağ proletaryanın siyasal egemenlik çağıdır diyor. Her ne kadar Sovyetik tipteki devletin son şeklinin verilmesi birçok ülkenin işçi sınıfının pratiği ile sağlanacak olsa da bu kazanımın elimizden alınması mümkün değildir. Buna karşılık henüz sosyalist ekonominin temellerini sağlayamadık. İşte bu can çekişen kapitalizmin bize düşman güçlerinin elimizden alacağı bir kazanımdır. Bunu berrak bir şekilde tespit etmek ve teslim etmek gerekir zira yanılsamalardan daha tehlikeli bir şey yoktur.”

Burada söylenen aslında 100 yıldır yaşananları 95 yıl öncesinde tasviri değil midir? Dünyaya inat kuşatılmış bir ülkede sosyalist bir ekonomi kurmaya çalışmak ve bu ekonomiyi onu kuşatan emperyalist dünya çerçevesinde savunmaya çalışmak içten içe bütün bu kazanımların bir bir elden gitmesine neden olmadı mı? Emperyalizm tek kurşun sıkmadan Ekim Devrimi ve peşinden gelen sistemleri teker teker teslim almadı mı? Teslim alamadığı nedir? Hala üstü örtülmek istenen nedir? Proletarya diktatörlüğünün olamaz denen yerde buzun kırıldığını, buhar makinesinin icat edildiği gerçeğini unutturamaz. Öncelikle burjuva diktatörlüğünün yıkılıp yerine Sovyetik tipte proletarya diktatörlüğü kuralım ki proletarya diktatörlüğünün karşı karşıya durduğu tehlike, sorun ve aşılması gerekenlerin neler olduğunu soyut bir biçimde değil somut bir şekilde görerek çözüm arayalım. Bizim önümüzdeki görev her türlü sürpriz gelişmeye hazırlıklı parti yaratmaktır. Bugün 100 yıl önceki eski model partiyle yürümek mümkün değildir diye savunanlar fazlasıyla vardır. Başka yollardan aynı istikamete gitmeyi hedefleyenler olabilir. Lakin 1917’deki başarıya ulaşan görülmemiştir. Kuşkusuz dünyanın en beklenmedik dehlizlerinde ayaklanmalar olmaktadır. Bazıları şubat devrimini aşan ayaklanmalardır. Buna rağmen Lenin’in tasvir ettiği gibi bir kazanım, proletaryanın iktidarı ele geçirdiği bir kazanım ele geçirilmedi. Biz esas itibarı ile bu tek sınanmış örneği rehber edinip bu rehberle ilerlemeyi kendimize görev biliyoruz. Yalnız olmadığımızı biliyoruz. Biz herkesi kendi yolumuza davet ediyoruz. Lenin’in ifade ettiği gibi sadece aynı amaç ve ilkeleri benimsemiş ve kendini profesyonel devrimciler örgütüyle sınırlayan bir parti yaratmaya çalışıyoruz ve eğer becerebilirsek bunu Bolşevikler gibi parti çatısı altında örgütlemeyi hedefliyoruz.

Ekim Devrimini rehber edinmenin birinci koşulu bu partiyi hedeflemektir. Ekim Devrimi’ni rehber edinmek evvela ona kılavuzluk eden, Nasıl Yapmalı’dan, Bir Yoldaşa Mektup’tan başlayarak Lenin’i kılavuz edinmektir. Aynı zamanda Bolşeviklerin muhtelif oportünist akımlarla siyasal mücadelede bu mücadeleleri kazanmaya yarayan taktik tutumlarını rehber edinmek gerekiyor. Bu yoldan gidilirse ancak 1917’nin ötesine gidecek bir deneyim yaratılabilir.

İkinci sözü Oğuzhan Kayserilioğlu aldı ve şunları söyledi:

Ekim Devrimi üzerinden 100 yıl geçti hala tüm ülkelerde rehber edinmenin biçimleri tartışılıyor. Muazzam bir tarihsel olaydır. Önceden hazırlığı yapılan bir devrim. Bence Lenin üzerinden konuşabiliriz bunu çünkü devrimin mimarıdır. Lenin içinde yaşadığı toplumun dinamiklerini hisseden ve aynı anda başka bölgelerdeki mücadeleyi sezen ve kendi kişiliğini bunlarla bütünleştiren bir kişidir. Kendini aşan toplumsallaşan ve sınıfın iradesi haline gelen bir kişidir. İradesini nesnelliğin içindeki devrimci olanağın içine yerleştirebilmiştir. Keyfi bir irade değildir bu. Toplumsal gerçeklik ile iç içe geçer ve önünü açar, devrimci olasılıkları ortaya çıkar. Rusya’da kapitalizmin gelişimiyle başlayan kendi ülkesinin analizini yapması, köylülükle ittifak, emperyalizm tarihi ve dünya savaşına bakış biçimi, zayıf halka teorisi, dünya savaşını iç savaşa çevirme vs. gibi birçok konuda işçi sınıfının çıkarları temelinde yöneltmiştir. Toplumsal gerçeklik her an hareket halindedir sürekli güncellenen ve değişen bir fırtına gibidir. Burada sürekli çubuğu bükmek gerekir, bugün onu yarın başka şeyi savunursun, bunu yaparken de uçlara savrulmazsın. İşçi sınıfına vurgu yapar ama aydın düşmanı değildir. İradede yoğunlaşmıştır, ama bunu toplumsal gerçeklikle bağlantısını kurar.

Kendi kişiliğinden kopup Rusya devriminin hizmetine giren bir iradeye dönüşmüştür. Muazzam bir kapsayıcılık söz konusudur. İşçi sınıfı olarak gezer ortada birey olarak değil. Ama kendi bireyselliği hep devrededir, örneğin abisinin hatırasına mutlak olarak bağlıdır. Abisi ile yaşadığı trajedinin öfkesini hep siyasete dönüşmüştür. Babası bir eğitim seferberliği yapmaya çalışan batıcı biridir. Ama bunları bir kişinin eğilimleri olmaktan çıkarmış Rusya gibi ülkede işçi sınıfının çıkarlarına uygun biçimlere sokmuştur. Bütünsel bakmak ikincisi dolayım kavramı: Lenin bir Hegel uzmanıdır. Herkesin gördüğü olgular üzerinden değil görünmeyen olasılıklara odaklanır, her olayda devrimci olasılığı çekip alır.

Devrimin güncelliği: tüm komünist potansiyeli görüp öncü savaşçısı olmak, zaaflı duruşlarla net olarak ayrışma ve mücadele etmek. Strateji ile güncel bağlantı kurmak. Karşı eğilimlerle sürekli hesaplaşmak. Diğeri işçi sınıfına muazzam güven duymak ve işçi sınıfının devrimci potansiyelinden kuşkulananlarla sonsuz mücadele. Sermayeye güven duyanlarla sonsuz mücadele. İşçi sınıfına güvenini Plehanov’la 1905 sonrası polemiklerinden biliyoruz. O potansiyelin ayakta olduğunu bilir ama ne yaptığını bilen kitlesel şiddet 1905 yenilgisinden çıkardığı derstir.

Bizim ne yapmamız gerekiyor? Kendi içinde bulunduğumuz gerçeklikle sıkıca ilişkilenmek. Lenin’in izinden gitmek budur. Çarlığa karşı mücadele mesela aynen uygulayamayız yani şimdi Türkiye’de de çarlık yok ama despotizme karşı mücadele diyebiliriz. Lenin’e sadık olmak bugün Leninleşmekle olur. Aynısını yapmak değil.

Ekim Devrimine anlam veren olgular nelerdi? Ekim Devrimi Marksist paradigmanın somut koşullara uygulanmasıydı. Yaşanılan süreç Marks’tan ve Paris Komünü deneyiminden bağımsız olarak ele almak doğru değildir. Ekim Devrimi’ne anlam veren temel nokta Marksizm’in fikriyatının kendisidir. Burjuva devlet mekanizması yerine proletarya yerine emekçilerin devletini koyması. Toplumsal mülkiyeti getirmesi ve sosyalizmle yetinmemesi. Bunun altını çizmek istiyoruz. Ekim Devrimi aynı zamanda komünizmi hedefliyordu. Lenin’in rolü buradadır. Lenin’in Marks’ı kavrayarak onu somutlaması Ekim Devrimi’ni yaratan ve onu ilerleten noktaya ulaşmasıdır. Ekim Devrimi değerlendirilirken onun handikaplarını ve olumsuz yanlarını da görmek gerekiyor. Lenin de Paris Komünü’nü olduğu gibi uygulamaya çalışmadı, onun eksik yanlarını görerek somuta uyarladı. Sosyalizmin yıkılmasını da tartışmamız, tahlil etmemiz gerekiyor. Ekim Devrimi’nin yıkılması tarihin sonunu getirmemiştir. Sınıf mücadeleleri devri kapanmamıştır. Ekim Devrimi sosyalizm tarihsel bir kesite has olan bir durumdur, güncelliğini kaybetmiştir. Halkların ve yığınların önüne yeni bir paradigma sunuyoruz, bu da uzlaşıya dayanır. Bir teorik sefaletin dışında anlamsızdır bunlar. Proletarya, emperyalizm, ezilen uluslar güncelliğini korumaktadır. Özel mülkiyet, kapitalist kar hırsı halen günceldir. Ekim devrimini var eden gerçeklik olduğu gibi kendini korumaktadır. Ekim Devrimi’ni rehber edinmek Leninizm’in ve Maoizm’in ruhunu günümüze uygulamakla mümkündür.

Panelde Tahir Demirtaş da şunları ifade etti:

On yıllardır Ekim Devrimi anılmaktadır. Ekim Devrimi’ne anlam veren olgular nelerdi? Ekim Devrimi keyfi bir şekilde ortaya çıkmadı. Ekim Devrimi’ne anlam veren, somutlayan temel nokta Marksizm’in fikriyatı idi. Proletarya devletini amaçlaması, toplumsal ekonomiyi hedeflemesiydi. En önemlisi de komünizmi hedeflemişti. Ekim Devrimi’nin sadece nesnel koşullarının oluşması yeterli değildir. Lenin’in rolü burada önemlidir. Diyalektik dünya görüşü olarak hiçbir şey çelişkilerden muaf değildir. Ekim Devrimi cam bir fanusa sokup değerlendirilecek bir şey değildir. Bu anlamıyla Ekim Devrimi’ni bilimsel yöntemlerden süzerek sonuçlandırmak gerekir. Lenin Paris Komününü bu şekilde süzdü. Uzlaşılır bir noktada değildir. Ekim Devrimi’nin gerçekleşmesi bir son değildir. Ekim Devrimi’nin çözülmesi sınıf mücadelesinin bittiği anlamına gelmemektedir. Post modern akım coğrafyamızda kendine yer bulmuştur. Bu akım sosyalizmin güncelliğinin bittiğini belirtiyor ve kapitalizmi hedef almayan, emperyalizm ile uzlaşmayı hedefliyor. Bu ifade edilen şeylere yabancısı değiliz. Marks döneminde de Lenin döneminde de bu ifadeler kendine yer buluyordu.

Proletarya hala güncelliğini korumakta, ezilen uluslar kendi güncelliğini korumaktadır, özel mülkiyet ve kapitalist kar hırsı güncelliğini korumaktadır. Ekim Devrimi’ni, Paris Komünü’nü var eden koşullar devam etmektedir. Ekim devrimini rehber edinmek Marksizm’in, Leninizm’in, Maoizm’in lafzına değil ruhuna uygun bir şekilde onu yaratıcı bir şekilde güne uyarlamakla mümkündür.

İlk turda son sözü alan Münir Köymen şu noktalara vurgu yaptı:

Marks ve Engels işçi sınıfının bir parti olarak örgütlenmesinin, devrimin zaferinin olmazsa olmaz bir koşulu olarak öne sürdüler. Partinin rolü neden bu kadar önemliydi? Devrim, devrimci teoriyle pratiğin birliğidir, bu birliği de parti sağlar. Teoriyle pratik arasındaki uyumu ya da uyumsuzluğu sınıf savaşının seyrine bakarak görebiliriz. 1848 devrimleri Marksist teoriyi doğruladı ve onu geliştirdi. Devrimciler barikatlarda savaşmasına rağmen Komünistler Birliği burada öncü bir rol oynayamadı. Bunu çeşitli etkenlere bağlamak mümkünse de bu gerçeği değiştirmez. Paris Komünü de Marksist teoriyi doğruladı, ama Marksistler bu devrimde önemli bir rol oynayamadı. 2. Enternasyonal partilerinin hiçbiri Marksist partiler olamadılar. Ve devrimci pratik ile devrimci teori arasındaki uyumu tersinden kurdu. Bu uyum Lenin’le birlikte ortaya çıktı. Lenin Rusya’daki sosyal demokratların dağınıklığına son vermek için bir eylem planı geliştirdi, bunu Ne Yapmalı’da ayrıntılandırdı. Birincisi, devrimci parti devrimci teoriye dayanmalıdır. İkincisi, devrimci parti istikrarlı önderler çekirdeğine dayanmalıdır. Üçüncüsü, sıkı bir merkezi örgütlenmeye, merkezi disipline dayanmalıdır. Dördüncüsü, her aşamada mücadele biçim ve yöntemlerini uygulamalı, taktiksel esnekliğe sahip olmalıdır. Beşincisi, devrimi bekleyen değil devrimi hazırlayan bir örgüt olmalıdır. 1885’ten 1902’ye kadar Lenin bu temelde bir mücadele yürüttü. 1903’te Bolşevik Parti ikinci kongresi toplandı ve 4 farklı grup katıldı buraya. Iskra, Raboceye, Dyelo ve Bundcular katıldı. Kongre sonunda Iskra bölündü; Menşevik, Bolşevik biçiminde. Bu bölünmeden sonra Rosa ve Kautsky Lenin’i eleştirdiler. Ama Lenin aldırmadı ve 1905’te yeni bir kongre ile yoluna devam etti. 1905 Ocak’ta Bolşevikler 3. Kongreyi topladılar, hemen ardından Rusya’da devrim patlak verdi. 1905’te Sovyetler ortaya çıktı. Burası işçilerin örgütlenme alanı idi. Sovyetler Bolşeviklerle Menşevikleri birbirine yakınlaştırdı. Lenin’in gönülsüz birlik dediği birlik ortaya çıktı. Bu dönemde parti parçalandı ve Lenin buna parti krizi dedi. Parti örgütsel ve ideolojik bir krizden geçti. 1912’de Bolşeviklerin kendi fraksiyonlarını parti şeklinde örgütlemesi ile aştı. Bu konferansla birlikte Bolşevikler kendilerini geriye çeken tüm bağlardan kurtularak devrim hazırlığına geçtiler. 1917 Şubat devrimi iktidar ikiliği ortaya çıkardı. Sovyetlerde egemen olan fraksiyonların Sovyetleri burjuva iktidara teslim etmesi idi bunun özü. Devlet iktidarında burjuvazi vardı. Nisan tezlerinde devrimin ikinci aşamasının gündeme geldiği söyledi. Bunun kabul ettirmek için çok mücadele etti ve nisandan sonra Bolşevikler Ekim Devrimi’ni bizzat örgütlediler. Sovyetlerde çoğunluğu ele geçirmek ve devrim için silahlı ayaklanmanın hazırlığı idi. Ekim Devrimi’ne gelindiğinde bu ikisi de gerçekleşti.

Ekim Devrimi bize bir şey verdi: Devrimci teori ile pratik arasındaki bağı yani partiyi verdi. Bugün Ekim Devrimi’nden ne almamız gerekiyor sorusunun temel cevabı devrimci partidir. Bugünü kavramak için 1900’lerin başına dönmemiz lazım tekrar. O dönemde Rusya’da kapitalizm hızlı gelişme dönemindeydi. İletişim ve ulaşımda gelişmeler olmuştu. Bunların sonucunda kapitalizm nitel bir değişikliğe uğrayarak emperyalist aşamaya ulaşmıştır. Aynı dönemde işçi hareketinde ivme yukarı doğruydu. Büyük fabrikalarda işçi sınıfı toplanmıştı, Avrupa’da sendikal ve parlamenter mücadele alanında ciddi başarılar elde edilmişti. Ama bu 2 ciddi başarı paradoksal biçimde kendi içinde tükenişine partilerin düzene adapte olmasının koşullarını yaratıyordu. 1990’da Sovyetler Birliği çöktü ve kapitalizm ummadığı anda geniş bir pazara ve işgücüne kavuştu.

Bugün sanayi sektörü yerine hizmet sektörü geliyor ve işçi sınıfının birleşimi değişiyor. İşçi sınıfının içindeki bölünmeler artıyor ve işçi sınıfı ipotek altına alınıyor kapitalizmin geliştirdiği krediler sayesinde. Geçmişe dönersek: 1907’de kapitalizm bir krize giriyor ve bununla birlikte değişen güç dengeleri hızla değişmeye başlıyor ve durum birinci dünya savaşı ile bütünleşiyor. Savaş ve kriz başka bir olgu ile devrimci bir kabarışla ortaya çıkıyor. Bu koşullar altında artık burjuva devlet geçmişteki gibi olaylara olmadan müdahale eden devletlerdir. İşçi sınıfı ise tam tersi 1900’lerin başındaki gibi ileri doğru ivme yapan bir işçi sınıfı yok, tersi geçerli. Bölünmüş ve parçalanmış durumda. Bu olgunun bir yanıdır. Diğer yandan tüm süreç içinde Avrupa’da vs. işçi sınıfından yeni çıkışların olduğu görülüyor. Ama bu çıkışlar sürekli hale gelemiyor. Avrupa’da 27 ülkede birden genel grev oldu mesela. İşçi hareketine de bir gelişme durumu var demek ki. Burada meselenin özü ne? Kapitalizm dünyayı devrimcileştiriyor. Kendi işleyişi ve kendi krizleri ile bunu yapıyor. Burada devrimci teori ve devrimci parti karşımıza çıkıyor. Marksizm bugün burjuva liberal kavramlarla bulandırılmış durumda. Devrimci parti yaratılmalıdır. Bunun ana iskeletini Lenin önümüze koydu. Ama söylemekle yapmak arasında fark var. Emeksermaye çelişkisi değişmemiştir. Bizim devrimci teorimiz ile pratiğimiz aynı olmalıdır. Ama devrimci teoriye devrimci parti gereklidir. Ana sorun bugün budur. Devrimlere bakınca devrimci parti varsa devrim zafere ulaşabiliyor.

İkinci tur konuşmacılara sorulan sorular ile başladı.

– 1917’nin derslerini kavrayabilmemiz için 100 yılda neler oldu bakmak gerek. 1917 devrimi birçok ülkeye cesaret verdi: Küba, Bulgaristan, Yugoslayva, Arnavutluk. Çin’deki devrim ise 1917 devrimine katkı sunmuştur. Orhan Dilber 1917’den sonra hiçbir yerde devrim olmamıştır gibi konuştu. Mao’yu anlamadan ML bugün anlaşılamaz. Lenin nasıl Marksizm’i devrime dönüştürdüyse Mao da Çin’de halk savaşı ile teorik çelişkiler konusunda devrime katkı sunmuştur. Maoizm anlaşılmadan da sizin projeniz hayata geçemez. Bu konuda görüşlerinizi almak istiyorum.

– Oğuzhan Kayserilioğlu ve Tahir Demirtaş’a: Lenin’i rehber edinmek gerektiğinden bahsetti ve Lenin’in tecrübelerinden örnekler verdi. Bu ruhun somut olarak ne olduğunu anlamadım. Solda ulusal ve liberal tonlar olduğundan bahsetti. Ama bu akımlar da Lenin’in çubuğu bu yöne büktüğünü iddia edebilirler. Bugün parlamentarizmi tartışıyorsak bu Bolşeviklerin de tartıştığı bir şeydi. Ekim Devrimi’ni soyut bir ruh olarak tanımladığımız takdirde bugün hangi noktalarda ayrışacağız?

– Münir Köymen’e: Devrimci partiden bahsetti. Devrimci parti dediği şey devrimci hareket değildir diye düşünüyorum. Bolşevikler siyasal ömürleri boyunca oldukça zayıf bir partiydi. Bugün devrimci parti olmadığını hangi ölçüte başvurarak iddia ediyor?

– Tüm konuşmacılara: Ekim Devrimi’ne giden yolda tarihsel olarak anlatıldı. Birçok devrim var Çin, Küba vs. Ekim Devrimi’ni bunlardan ayıran özellik nedir? Ekim Devrimi ile Sovyet Cumhuriyeti kuruluyor ama diğer yerlerde halk cumhuriyeti kuruluyor buralarda kurulan cumhuriyetler Leninizm’e ne kadar uygun düşüyor?

– Lenin’in 1912’den sonra RSDİP’in Bolşevik kanadı bağımsızlaştığından itibaren fraksiyonlar üstü birlik çağrısı yapan Troçki’ye karşı bir mücadelesi var. Bugün bu Ağustos Blok’u tasfiyeci fraksiyonlar üstü birlik dediği şeyin bir karşılığı var mıdır Türkiye’de? Lenin özelikle Ağustos Blok’una vuruyor. Türkiye’de devrimci parti yaratılmasının gerekli olduğunu düşünenler, bugün Türkiye’de Ağustos Blok’u kimdir ve nasıl mücadele etmek gerekir?

– Orhan Dilbere: Ekim Devrimi’ni rehber edinmek Sovyet iktidarını amaçlamaktır ve devrimci partiyi yaratmaktır, dedi. Devrimci partinin olup olmaması neye göre anlaşılır? Köz’ün böyle bir parti yok diyenlerden farkı ne?

– Oğuzhan Kayserilioğlu’na: Koşullar değişti Lenin’i anlamak lazım ama sadakat etmek değil çubuğu bükmektir, dedi. Çubuğun bükülmeyeceği nokta var mıdır? Nelerdir?

– KöZ’e: Marksizm’in politik arenada simgeleşme meselesini Ekim’le dondurması ve burada bitmiş olduğu anlayışı Marksizm’in ruhuna ve bugüne gelen tarihsel birikimini yok sayan bir anlayıştır. Ekim Devrimi basamaktır, eşiktir. Ekim Devrimi kendinden önce gelen tecrübenin birikimidir. Çin büyük proleter kültür devrimini nereye koyuyor bu durumda? Mao da Çin’de Ekim’in dersleri ile Marksizm’i uygulamıştır. Ekim’le birlikte dünyada komünist partiler çıktı ise Çin Devrimi ile birlikte Avrupa’nın değişik bölgelerinde bu coğrafyada da bir dizi devrimci partiler doğmuştur.

– Komünden Ekim’e ML teorisi proletarya ile özdeşleşmiştir. Önümüzdeki proleter devrim bizim işimize yarayacak mı? Hangi sınıfın üzerinde şekillenecek?

– Ekim Devrimi ile Rojava arasındaki ilişki: Rojava’da olanları devrim olarak nitelemek oldukça yaygın. Rojava’yı devrim görmeyen bazı akımlar da var. Bu 2 devrime bakınca Ekim Devrimi’ni rehber edinerek Rojava devriminin muzaffer bir devrim olmasını nasıl sağlayabiliriz?

– KöZ’e: İşçi sınıfının Ekim Devrimi’ne göre değiştiği, bilişim sektörüne kaydığı vs. söylenmişti. Partiyi hangi koşullarda yaşıyorsak ona göre yaratmak mümkün değil mi? Bir parti hedefimizi bu işçi sınıfının değişimi engeller mi?

– İradeci ve Lenin şahsından bahsedildi. Komünizm davası sadece Marks ile mi başladı? Komünist Manifesto’yu örgütün kararı ile mi yazdı Marks? Bu işler kişisel mi yoksa örgütlerin etkisi ile mi oluyor? SMF’den arkadaş 1871 Paris Komünü’nden bahsetti, Paris Komünü’ne rengi veren Blanquistlerin komünizm davasına katkısı neydi? Sınıfsız topluma giden yolda kendi kendine sönümlenen model sonraki devletlerde aşılmış mıdır yoksa bunlar ulusal devrimlerle de komünizm kurulu şeklinde Marksizm’de bir revizyona mı neden olmuşlardır? Bolşevikler Krupskaya’dan Sverdlov’dan vs. bağımsız değerlendirilebilir mi?

– SMF’ye: Leninizm’i anlamak Maoizm’i anlamakla ilişkilidir, dedi. Lenin’in örgüt anlayışı ile Mao’nun örgüt- parti anlayışı arasında ne gibi farklar var?

İkinci turda ilk sözü Münir Köymen aldı ve şunları söyledi:

Ekim Devrimi kapitalizmin gelişmişliği düzeyine bağlı devrim anlayışlarının aşılmasını sağladı. Onun yerine zayıf halka teorisini oturttu. Bir devrimi değerlendirmek için onun mücadele biçimlerine bakarak değerlendirmemek gerekir. Buna dayalı farklılıklardan önem veya önemsizlik sınıflandırmaları yapılmamalı bütün devrimler önemli. Teori ve pratik bütünlüğüyle bakıldığında Çin Devrimi de kendi bulunduğu koşullara bağlı değildir. O zaman o koşullarda halk savaşı gerekliydi, bunlar taktiktir Sovyet devriminin tekrarlanması mümkün değildir. Ne Çin ne Küba dışındadır bunların. Sovyet devriminde gerilla savaşı, partizan savaşı bunların hepsini kullandı, şimdi de değişiklik gösterecek.

Partiler hangi ölçütlerle birbirinden ayrılırlar? Militan sayısı bir partinin niteliğini belirlemez. Böyle koyarsak Menşevikler Bolşeviklerden çok daha güçlüydü. Komünistler zaten hep azınlıkta olmak durumundadırlar, önemli olan azınlıkta olmak değildir; önemli olan çoğunluğu temsil edebilmektir. Ölçüt nedir peki? Bunun teorik bir altyapısı olması gerekiyor. Proletarya enternasyonalizmi bunları çoğaltabiliriz. Bugün bütün partiler proletarya diktatörlüğünü de proletarya enternasyonalizmini de kabul ediyor, burada önemli olan içeriktir. Bizim iddiamız şu: Marksist teoriyi devam ettiren parti yoktur. Örneğin mevcut partilerin tüzüklerine baktığınız zaman üyeler kendini belirliyor.

Ağustos Bloku’nun Türkiye’de karşılığı var mı? Var elbette. Bunun temel özelliği liberal bir parti olmasıydı. İsim vermeye gerek yok liberaller kendilerini açık biçimde ortaya koyuyorlar.

Eğer işçi sınıfını görmek istiyorsanız, artı değer üretimine öyle veya böyle katılan herkes işçidir. Bunun kendisini işçi olarak görmesi veya görmemesi belirleyici değildir. Hizmet sektöründe çalışanların kendileri hakkında söylediklerine mi fiilen söylediklerine bakarak mı karar vereceğiz? İkincisini yapmak gerekir. İmalat sektöründe çalışan işçi sayısı azalmıştır, imalat sektörü de kapitalizm için önemini kaybetmiştir.

Marks’ta mı başladı? Öyle bir şey demedik. Marksizm, Marks’ta ve Engels’te bilimsel bir teori haline gelmiştir. Ricardo var Adam Smith var, Marks kendisi artı değer teorisini bulmamıştır. Bana göre Sverdlov olmasaydı bahsedemezdik Ekim Devrimi’nden ama Lenin en kritik anlarda partiyi çekip çıkarmıştır.

Sosyalizm ve ulusal devletler. Kapitalizm eşitsiz gelişiyor; devrim eşitsiz olgunlaşıyor. Biz ancak komünizme, proletarya diktatörlüğü İle ulaşılabileceğini söylüyoruz. Bu ikisini özdeşleştirmemek lazım, çünkü komünizmde devlet yoktur. Burada Ekim Devrimi’nin neden dünya devrimine ilerlemediği sorusunu sormamız gerekiyor. Her devrimin gerçekleşme ve oturma dönemi vardır, ikinci safhada bütün devrimler tutuculaşır.

İkinci turun ikinci konuşmacısı Tahir Demirtaş şunları ifade etti:

Belirgin bir şekilde açığa çıkan sorulardan biri Lenin ile Mao arasındaki örgüt ve parti meselesine dair sorunlar. Lenin nasıl Marksist eylemden ve felsefeden bağımsız değil ve onun ileriye taşınması değilse Mao da Lenin’in alternatifi değildir.

Paris Komünü’nde objektif olarak komünizm savunulmuştu. Orada Marksizm savunulmadı diye Paris Komünü göz ardı edilemez.

Bizler cephesinden Maoizm Leninizm tartışılmaz değildir, eleştiri sunulması diyalektik bakış açısının ürünüdür. Marksizm’i ölü metinlere feda edemeyiz sözünü Lenin’in dikkate almalıyız. Diğer türlüsü objektif olarak idealizm ve cam bir fanusun içerisine koyma meselesidir.

Rojava meselesi devrimci komünist kesimler tarafından tartışılmakta. Rojava’nın şu kısmı yadsınamaz. Oradaki gelişmeler, yapılmak istenen meselelere masa başında oturularak değerlendirilebilecek değildir. Ama Rojava’daki gelişmeleri de siyasi ve felsefi yanlarından bağımsız ele alamayız. Onun önderlerinin vakıf olduğu teorik çerçeve tartışılmalıdır. Rojava sınıf perspektifine uygun bir şekilde ele alındığında sınıf devrimine uygun bir perspektife sahip değildir.

İkinci turda Oğuzhan Kayserilioğlu şunları ifade etti:

Ruh diyerek Leninizm’i gölgeliyor muyuz? Tersine Leninizm’e sadık kaldığımızı düşünüyorum. Liberaller kim? Burjuvaziden umudu olan herkes liberaldir. Bunu düşmanlık düzeyine sıçratmak ve sınıf mücadelesini savaş gibi görmek önemli. Buna uygun savaşçı bir örgüt kurmak, Leninizm’in devamı işte budur. Devam olarak Bolşevik partisi diyorsak, Lenin Rusya koşullarında Bolşevik Partiyi öneriyoruz diyor. Almanya koşullarında Bolşevik Parti kurulamazdı başka bir parti kurulabilirdi. Orda Rosa Luxemburg, Karl Liebkniecht var. Onlar da sermaye ile uzlaşmıyorlar. Leninizm’i biçimlere indirgememek gerekiyor. Devrimci mücadele iradesini toplumsal gerçeklikle bağlantılı olarak kurmak önemlidir. Abisinin Narodnik bir çizgide hayatını kaybetmesine rağmen, devrimden sonra kahramanlara kendilerini gerçekleştirebilecekleri bir olanak sunduk diyor. Bugün kim hâkim güçse bizim de onun peşine takılmamamız lazım. Çubuğun bükülmeyeceği yer sermaye- emek çatışmasıdır. Ama kapitalizm 100 sene daha ilerledi. Bütün yıkıcı potansiyeli açığa çıkardı. Lenin zamanında ekolojik yıkım yoktu. 20 sene sonra belki herkes ekoloji ile ilgilenecek. Kapitalizmin Marks’ı da doğrulayan tarzda tüm yıkıcı dinamikleri açığa çıkıyor. Bu durumda emek sermaye ilişkisine bakacağız ama öbürlerini de göreceğiz. Leninistlerin riski göze alması lazım, devrimci fırsatları görmesi lazım. Geldiğimiz noktada sermayenin toplumsallaşması ve işçi sınıfının toplumsallaşması karşılıklı olarak Marks’ın kapitalde yazdığına çok uygun bir hale gelmiştir. Sermaye tüm toplumu kapsamış durumda toplumun çoğunluğu işçi olmuş durumda. Aynı zamanda işsizlik artmış durumda. Sermaye tekniğe kar amacı ile yaklaşıyor, emek ihtiyacını azaltıyor. Bugün kapitalizm tekniğin tüm olanaklarını kullanamaz artık. Değeri nasıl üretecekler o zaman? İşsizlikle meşruiyetini yitirecek o zaman. Mao da Castro da bizimdir. Ama Lenin başkadır. Köylülüğün geniş yığınlar içinde işçilerin azınlık olduğu bir dönemde Lenin Leninizm’i yaratmıştır. Biz sınıfın bütünselliğini nasıl kuracağız tekrar? Oradaki devrimci olasılık ne? Şimdi içinde bulunduğumuz dönemde kapitalizmin büyük yıkım yaşadığı, ekonomik ekolojik ve hegemonya krizi yaşadığı durumdayız. Kapitalizmin sınırlarının ufukta gözüktüğü ve kapitalizme baskı yaptığı sürekli savaş politikaları uyguladığı bir dönemdeyiz. Şimdi öne doğru atılma ve tüm fırsatlara yoğunlaşma dönemindeyiz.

Panelin ikinci turunda Orhan Dilber şu noktalara vurgu yaptı:

Özellikle Tahir arkadasın konuşması içerisinde Mao’ya göndermeler yapıldı. Bunu da ÇKP ve Mao Zedung düşüncesini rehber almak ne anlama gelir başlığında tartışabiliriz, bugünkü maksada uygun değildir.

Ekim Devrimi’ni rehber edinmekten bizim anlamamız gereken şey bugün her birimizin kendi başına Ekim Devrimi ve Lenin yorumları yapıp en makbullerinin kendi söyledikleri olduğunu iddia edersek bir yere varamayız. Bütün konuşmacıların Ekim Devrimi’ne sahip çıkmalarından memnunum. Ama görüyorum ki her birimizin referans katalogu farklı. Birlikte rehber kabul edeceğimiz bir şey var mı? Var: Komünist Enternasyonal. Bundan sonra bunu esas almak gerekir. Ortak kavramlarla tartışabilmenin yegâne koşulu bu ortak referansı almaktır. Ekim Devrimi’nin sonradan değerlendirmesinin yapıldığı Komünist Enternasyonaldir.

Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kısmı Ekim Devrimi olurken Rusya’nın içindeydi. Bu olayların bir kısmı bizim yaşadığımız toprakların sınırları içerisinde kuruldu. Rusya’da Sovyetler kurulurken burada şûrâlar kuruldu. Bolşevizm’i kendisine rehber edinen bir parti kuruldu bu topraklarda. Mustafa Suphi önderliğinde TKP kuruldu. 21 koşulu yerine getiren bir parti olarak tescil edildi. Biz böyle bir parti yoktur derken bu partinin programı bizim de programımızdır diyen bir parti olmadığını söylüyoruz.

Tartışmaları ortak bir mihenge vurabilmemiz lazım, eğer böyle olursa ancak birlikte tartışabiliriz. Bu da ancak o pratiğin teorik bir formülasyona kavuşturulduğu Komünist Enternasyonal’in dersleridir. ÇKP’nin gerçekleştirdiği kültür devrimini ÇKP’nin referanslarına bakarak tartışacağız. Komünist Enternasyonal’e üye olmanın 21 koşulu vardır ve bu koşullar sorularda geldi, Ağustos Bloku’na katılmayı reddeder. Bolşeviklerin Menşeviklerle 1912 öncesi aynı partide olmalarını da mahkûm eder bu koşullar. Çubuğun nereye kadar büküleceğini oradan buluruz. İşte o zaman 1903’te, 1905’te Bolşeviklerin içinde yer aldığı gibi bir parti değil 1920’deki Komünist Enternasyonal gibi bir parti kurarız. Bu esaslarda hemfikirsek bütün tartışmaları bu mihenge vurarak tartışırız, bütün komünistleri bu çerçevede bir araya getirebiliriz.

Ekim Devrimi’nin temeli komün gibi olmasın fikridir. Bundan kasıt da ezilmesin manasında değil, Tahir arkadaş Blanquie vardı dedi doğrusu yoktu Blankistler, komün yönetiminde bizzat yer almadılar. Prodhoncular vardı. Bolşeviklerin komün gibi olmasın dediği şey, bağımsız komünler federasyon olarak birleşsin fikriydi. Bu formülasyon, Ekim Devrimi’ni rehber edindiğiniz zaman rehber edinilebilir olmaktan çıkar. Sovyet Cumhuriyetler Birliğini savunur. Bugün Sovyet Cumhuriyetlerini referans alan ve rehber edinen bir parti yoktur. Bunun arkasından gelen tartışmalar, çevre sorunu nedir? Bunları bu esaslara göre bu 21 koşulu sağlayan bir partinin bünyesinde sonuna kadar tartışırız. Bunun dışında da diğer bütün akımlarla da ideolojik politik mücadele yürütülür.

Konuşmacılar arasında koşullar değişti, diyenler oldu. Almanya’da devrim olmazdı dedi. Olmazdı tabii ki. 7 Kasım’da Sovyetlere soralım diyenlere, sormayalım dendiği için Ekim Devrimi oldu. Almanya’da 1923’te işçi konseyine danışalım dediler, işçi konseyinde hayır çıktı ve organize edilmiş bir eylem iptal edildi.

Troçkistlerin yaptığının tersine Komünist Enternasyonal önce ayrı parti kurup sonra bu parti profesyonel devrimciler örgütünü örgütleyecek der. Bolşeviklerin gecikerek yaptığını peşinen yapmayı söyler Komünist Enternasyonal. Önce kopacaksınız der. Şubatta çarın devrilmesini sağlayan eylemi, Bolşevik Partinin Petersburg komitesi tartışıyordu. İmkân yok kararı çıkıyor eylem yapmak için. Buna karşın kadınlar 8 Mart’ta sokağa çıkıyorlar ve birkaç gün içinde çarın devrilmesine sebep oluyor. Bolşevik Partisi gibi bir parti ne yapar bu durumda? Kitleler bizi aştı, geri dönelim nerede yanlış yaptık araştıralım gibi teorik tartışmalara girmediler. Eksik bıraktığımız iş kadın örgütlenmesi, derhal kadın örgütleri kurulmalı ve çarı deviren unsurları idare edecek hareket yaratalım dediler. Bolşevik Partisinin esası hareket kabiliyeti, esneklik denen şey esas olarak profesyonel devrimci örgüt niteliğini taşıdığından değişen koşullara hızlıca ayak uydurup müdahale edebilecek bir parti olduğu için Ekim Devrimi gerçekleşti. Herkes farklı bir devrimi rehber edinebilir ama biz ısrarla diyoruz ki Ekim Devrimi’ni rehber edinen bir parti yoktur. Envai çeşit parti vardır, örgüt vardır ama hiç biri Ekim Devrimi’ni referans almaz.

Devrim için Devrimci Parti

Parti için Komünistlerin Birliği

 

Paylaş