Kendi Burunlarının Dibindeki Zindanlardaki Baskılara Ebu Garip’tekiler Kadar Tepki Göstermeyenler İki Yüzlü Oportünistlerdir

0

[Bu yazı Proleter Devrimci KöZ Gazetesinin Mayıs 2004 tarihli 19. sayısında yayımlanmıştır.]

 “İşkence Gerçeği ve Şarlatanlık”
Ekmek ve Adalet dergisinin 16 Mayıs tarihli sayısında şu satırlar yer aldı:

“Bir kez daha gördük ki, ülkemizde haklar ve özgürlükler mücadelesi vermek, aynı zamanda şarlatanlığa, ikiyüzlülüğe karşı da mücadele etmeyi gerektirir. Kendi ülkesindeki işkencelere karşı tek laf etmeyip Ebu Garib’teki işkenceleri kınayan şarlatanlık, Amerikancılığı, iktidar destekçiliğini gizlemenin aracı olmuştur. “Canım ne olacak, en azından ABD’nin Irak’ta yaptığı işkenceleri protesto ediyor” diye düşünmek bu şarlatanlığa prim vermektir. Hayır! İşkenceye, ya nerede yapılıyor olursa olsun karşı olunur, ya da işkence karşısında susmanın, desteklemenin sorumluluğu üstlenilir.

ABD’nin işgal ortağı AKP’yi eleştirmeden, AKP’nin bu ülkede sürdürdüğü işkenceleri mahkum etmeden Irak’taki işkenceleri eleştiren ikiyüzlülüğe “hoşgörü” göstermek, sapla samanın, akla karanın karıştırılması demektir. Bu ülkede on yıllardır süren işkenceyi kimler savundu, kimler gizledi, işkenceye karşı kimler mücadele etti? Bunlar belirsizleştirilemez. Ülkemizin tüm tarihi polis-jandarma işkencesinin tanığıdır. İşkence en tepeden alınan kararlarla uygulanmış, başbakanlar, generaller, düzen partilerinin liderleri, polis şefleri tarafından savunulmuştur. Ve hala da böyledir. Bu düzen var oldukça, işkence sürecektir. İşkenceye karşı her koşulda mücadele eden ise yalnız devrimcilerdir. Onlar hem işkencenin hedefi olarak işkence tezgahlarında, hem de faşizme karşı mücadelenin bir parçası olarak hayatın her alanında işkenceyi mahkum etmiş, işkencecilerden hesap sorma kavgası vermişlerdir. Sadece işkencecilerin göstermelik de olsa yargılanmak zorunda kaldığı mahkemelerin seyrine bakmak bile, işkenceyi kınama konusunda bugün sergilenen şarlatanlığı görmeye yeter; o mahkemeleri on yıllardır yalnız biz takip ediyoruz. Yüzlerce işkence, infaz davasında, işkencecilerden, tecavüzcülerden, katilamcılardan hesap sormak için kimse olmadı yanımızda. Neredeydi o zaman bu “işkence karşıtları”? Gelmediler, gelemezlerdi tabii. Çünkü sözü edilen işkenceciler ve o işkencecileri koruyan iktidar, uzaklarda değil, bu ülkedeydi. İşkencecileri lanetlemek, hesap sormak da işkenceye maruz kalmak riskini taşıyordu. İşkenceye karşı mücadele, bedel ödemeyi gerektiriyordu. Bu yüzden o zaman “işkence karşıtlığı” yapmak akıllarının ucundan bile geçmedi. (“Manisa Davası” gibi bir iki istisna davada ise, kimileri ancak arkalarına AB’yi alarak işkenceye karşı çıkma “cüreti” gösterebilmişlerdi.)

İşkenceye karşı mücadele, dünyanın her yerinde ve ülkemizde emperyalizme ve faşizme karşı mücadeledir. İşkenceye karşı çıkmak, bu mücadeleye girişebilmekle mümkün olur. Bu mücadeleye girmeyenler, ülkesindeki işkenceleri görmezden geldiği gibi, “uzaktaki”, Irak’taki işkenceye karşı çıkışı da yine çarpıktır. 

Irak’ta olanlara doğru yaklaşmak için tek bir soru yeter: Emperyalistler tarafından işgal edilmiş bir ülkede yaygın ve sistematik işkenceye başvurulmadığı tarih boyunca görülmüş müdür? İşgaller tarihinden az çok bilgisi olan herkes, bu sorunun cevabının “hayır” olduğunu da bilir. İşkence emperyalizmin ve işbirlikçi iktidarların evrensel yöntemidir. Bu nedenle de işkence meselesi, emperyalizmle halklar arasındaki savaşın bir konusudur. İşkencenin hedefi, her zaman direnen, mücadele eden halkları sindirmek olmuştur. (Sıradan, apolitik insanlara yönelen işkence de özünde aynı amacı taşır.) Bu nedenle, Irak özelinde de, genelde de işkence meselesi dar anlamda “insan hakları” çerçevesine sıkıştırılamaz. Irak’ta sorunu bu çerçevede ele almak “işgal et ama işkence yapma” anlamına gelir ki, bu da işkencenin, yani insanlık onurunun aşağılanmasını savunmanın başka bir biçimidir. Çünkü işgal de bir halka yapılabilecek en büyük işkencedir. Bir halkın ulusal onurunun aşağılanmasıdır.”

Doğrudur, Ebu Garip hapishanesinde bugün yapılan ve failleri tarafından ortaya dökülen işkenceye karşı çıkanlar, eğer sadece bugün ve sadece ABD’nin Ebu Garip’te bizzat yaptığı işkencelere karşı çıkmakla yetiniyorlarsa ikiyüzlü şarlatanlardır. 

Fransız emperyalistlerinin Vietnam’da Cezayir’de ve bugün Afrika’da yapmakta olduklarını görmezden gelip, ABD işgalcilerinin işkencelerini lanetleyenler ve bir yandan da Fransa’nın Vietnam’dan def edildiği Dien Bien Phu savaşınının yıldönümünü hüzünle anmakta mahzur görmeyenler alçaktır.

Türkiye’deki zindanlarda yıllardır uygulananların yanında masum kalan hatta adeta oyun gibi görülmesi bile mümkün olan uygulama karşısında yükselttikleri tepkiyi kendi topraklarındaki kendi işkencecilerine göstermeyenler ikiyüzlüdürler. 

Ebu Garip’te bugün yapılanlar karşısında hop oturup hop kalkan ama bu hapishaneyi kuran ve yıllarca dünyanın en işlek işkencehanelerinden biri olarak kullananlar karşısında bunun binde biri kadar tepki göstermemiş olanlar ikiyüzlüdür. 

Ebu Garip hapishanesini bugüne kadar işletenlerin Irak Komünist Partisi’nin 10 bin militanını işkencelerle katledenler olduğunu unutanlar; Kuran’dan sure indirip Enfal uygulaması adı altında on binlerce Kürdün katledilmesi karşısında aynı şiddette tepki göstermeyenler de ikiyüzlüdür. 

Evet işgal bir halka yapılabilecek en büyük işkencedir. Dünyanın en kalabalık ezilen uluslarından biri olan Kürtler yıllardır dört bir taraflarında işgal edilmiş ve işkencelerin en büyüklerine maruz kalmış ve kesintisiz bir direnişi 80 yıldır sürdüregelmişlerdir. 

Dün Kürtleri işgal altında tutup bugün kendileri eski efendileri tarafından işgale maruz kalanların direnişini meşru görüp, Kürtlerin kendi ülkelerini işgal eden Baasçılardan kurtulmalarına sevinmelerini çok görenler de; Kürtlerin yıllardır yaşadıklarına rağmen intikam hissiyle Ebu Garip yahut başka yerlerde işkenceciliğe soyunmadıklarını ve sadece kendi ülkelerinde egemen olmak istemelerini çok görenler de ikiyüzlüdür. Kendi ülkelerini işgal edenlere karşı tek başlarına 80 yıldır direnen Kürtleri ABD’nin Irak’ı işgal etmesine karşı Iraklılar gibi direnmedikleri için horlayanlar da ikiyüzlülükten aşağı kalmayan bir körlükle maluldür.

Paylaş