Bu yazı Komünist KöZ Haziran 2013 sayısında yayımlanmıştır.
Koç Üniversitesi direnişi başarılı ve amacına ulaşan bir direnişti. Direnişin sonucunda üniversite yönetimine öncelikle işçilerin işe geri alınmasını şart koşan, iş güvencesi, çalışma koşullarında iyileştirme, sosyal ve kültürel hakları içeren bir dizi talep sunuldu. Bizim de Koç Üniversitesi’nde KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak bir parçası olduğumuz süreç taleplerin büyük bir kısmının kabul edilmesiyle sonuçlandı, en önemlisi de işçilerin hepsinin tek bir kişi dışarıda kalmaksızın işe geri alınmasıydı. İşçiler direnişi sonlandırma kararlarının ardından kabul edilmeyen talepleri için mücadelelerine içeride devam edeceklerini söylerken biz de bu mücadelede onlarla birlikte hareket edeceğimizin altını çizdik.
Direniş sonunda imzalanan taahhütname ile işçilerin tazminatlarını eksiksiz alması, izin, kıdem gibi diğer haklarının eski taşerondan yeni taşerona devredilmesi, altı aylık iş güvencesi, fazla mesai ve tatil günlerine düzenlemeler getirilmesi garanti altına alındı. Taahhütnamede işçilerin sosyal ve kültürel haklarında da bazı iyileştirmeleri şart koşan maddeler de yer alıyordu. Bu maddelerde işçilerin öğrenci ve akademisyenlerle konuşmalarının önündeki engeller tümüyle olmasa da kaldırıldı, işçilerin ve işçi çocuklarının okuldaki sosyal ve kültürel etkinliklere katılabilmesi güvence altına alındı. Komite kafa ve kol emeğinin arasındaki ayrımın kalkması gerektiğini savunarak talepler arasına okulun kütüphane ve spor salonu kullanımı ve işçilerin mesai saatleri dışında derslere katılabilmesini şart koşan maddeleri de ekledi ancak bu maddeler üniversite yönetiminin burjuva sınıf bilinciyle hareket etmesinin bir sonucu olarak kabul edilmedi. Bu durum aslında kafa ve kol emeğinin ayrılmasının, burjuva sınıf egemenliğinin yeniden üretilmesinin olmazsa olmaz bir koşulu olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Bu koşulların değişmesi için örgütlü baskı uygulamaya içeride de devam edeceğiz.
Direniş sonunda elde edilen çok önemli bir kazanım da Taşeron İzleme Kurulu’nun kurulmasına karar verilmesiydi. Esasları henüz netlik kazanmamakla beraber okul idaresinden bağımsız bir yapı olması şart koşulan kurul, işçilerin sorunlarını takip edip okulu ve taşeron firmaları denetlemenin yanı sıra işçilerle güncel bir iletişim kanalı oluşturduğu için de büyük önem taşıyor. Bu yüzden komisyonun sadece akademisyenleri değil, öğrenciler ve işçileri de içermesi ve kurul bileşenlerinin işçiler tarafından seçilmesi için çaba harcayacağız. Taşeron denetleme komisyonunun en az ayda bir sefer olmak üzere bütün işçilerle düzenleyeceği toplantılar ise işçi örgütlenmesini kolaylaştırması ve sendika çalışmalarının önünü açması açısından bizim için önemli ve takipçisi olacağımız bir kazanım haline geldi. Talepler arasında kabul edilen, işçilerin sorunlarını, görüşlerini okulun tüm bileşenlerine yansıtabileceği bir pano oluşturulması fikri de aynı şekilde bütün okul ile işçiler arasında bir iletişim kanalı açabileceği ve işçilerin sorunlarını okulun gündeminde tutabileceği için önemli kazanımlarımız arasına girdi.
Bizim için en önemli kazanım ise işçiler ve öğrencilerdeki uyanıştı. Daha önce bu direnişe benzer bir eylem içinde hiç yer almamış büyük bir işçi ve öğrenci kitlesi bu direniş deneyimi ile birlikte politize oldu. Aynı zamanda Türkiye’deki pek çok kesimin emek hareketinin gerilediğini iddia ettiği bir dönemden geçerken sermayenin en önemli merkezlerinden biri olan Koç’ta böyle bir direnişin, tam da 1 Mayıs yaklaşırken gerçekleşmesi bütün Türkiye’deki emek hareketi açısından anlamlı ve umut verici olmuştur.
Dışarıdan bakıldığında bu direnişin, kendi kendine oluşmuş ve Koç Üniversitesi’nin özgün nitelikleri (örneğin akademisyenler ile idare arasındaki kriz) sayesinde devam edebilmiş bir direniş olduğu düşünülebilir. Her ne kadar işçilerin yaşadığı kriz ile idare-akademisyenler arasında yaşanan krizin çakışması direnişte kolaylaştırıcı bir rol oynasa da direnişin örülebilmesinin ardındaki asıl sebep akademisyenlerden çok öğrenci-işçi hareketinin bir araya gelmesidir. Daha da doğrusu öğrencilerin işçilerden cesaret alarak ve onlardan öğrenerek, işçilerle birlikte hareket etmesidir. Bu öğrenci-işçi hareketi birlikteliği de, yine tesadüf değil, muhtelif örgütlerin planlı faaliyetlerinin sonucudur. Bizim cephemizden bir yıllık bir faaliyet söz konusudur. Koç Üniversitesi’ndeki direnişe dair yapılan değerlendirmelerde genellikle öğrenciler ve işçiler arasında örnek bir dayanışmadan söz edilmektedir. Ancak yeterli bilgiye sahip olunmadığı için bu konuya dair somut bir aktarım yapılamamaktadır. Dolayısıyla olayı dışarıda takip edenler açısından Koç Üniversitesi’ndeki bu uyanış büyük ölçüde anlaşılmazdır. Halbuki farklı siyasetlerin katkısı süreçte fitili ateşleyici bir rol oynamıştır. Direniş henüz başlamadan Halkevleri’nin kendi yayın organlarında Koç Üniversitesi’nde işten çıkarmalar ile ilgili yaptığı haber üniversite içinde durumun duyulmasını ve kamuoyu oluşmasını sağlayarak işçiler, öğrenciler ve akademisyenlerin bir araya gelmesini sağladı. Direniş boyunca düzenli olarak alanda bulunup destek verirken okuldaki bazı kesimlerde var olan ‘dışarıdan gelen siyasetler’ alerjisine de sağduyulu yaklaştılar. Bazı işçilerle kurdukları güven ilişkisi ise direnişin dönüm noktalarında belirleyici oldu. Dolayısıyla Halkevleri’nin imkanlarını seferber etmesi ile direnişin başlaması mümkün olmuştur.
Direnişin başlaması ve devam etmesinde etkili olan bir diğer önemli faktör ise okulda insiyatif almaya çalışan farklı siyasetlerin geçtiğimiz bir sene içerisinde kendini göstermeye başlamasıdır. Ekim ayında yapılan açlık grevi eylemleri, bu dönem ilk defa açılan seçmeli Kürtçe dersi gibi gelişmeler bu siyasetlerin insiyatif alması sonucunda gerçekleşmiştir. Aynı demokrat öğrenciler Koç direnişi süresince de ortak bir tepki koyarak direnişe önemli katkı sağlamışlardır.
Bizim de bir buçuk süredir okul içerisinde yürüttüğümüz faaliyetlerin de, demokrat bir öğrenci kitlesinin bir araya gelip politize olması, insiyatif alarak beraber bir işi örgütleme kapasitesinin kazanılmasında payı vardır. Koç Üniversitesi’nde başlatılmasına destek verdiğimiz devrim tarihi seminerleri öğrencilere politik bir ivme kazandırdı. Aynı zamanda yürüttüğümüz faaliyetler süresince eksik kaldığımızı düşündüğümüz işçilere ulaşma ve işçileri örgütlendirme konusunda da önemli adımlar atmamızı sağladı.
Direnişi örgütleyecek ve karar alacak bir komitenin kurulması direniş süresince bizim için en önemli gelişmeydi. Bu komite işçilerle öğrenciler arasındaki koordinasyonu sağlayarak karar alma süreçlerinin en az sorunla yürümesini sağladı, bu sayede örgütlenmenin devamlılığı ve işlerliği açısından komitenin önemi öğrenciler tarafından daha iyi anlaşılmış oldu. Komitenin kurulması sadece direniş sürecinde değil, daha sonraki faaliyetlerimiz için de önemli bir kazanımdı çünkü bu şekilde öğrenciler çok önemli bir örgütlenme kapasitesi kazandılar.
Direnişin başından beri işçilerin iş başı yapmaya çalıştıklarını ancak okul tarafından engellendiklerini Halkevleri’nin önerisiyle tutulan tutanaklarla tespit edilmişti. Dolayısıyla direnişin başarıya ulaşması için direnen işçiler yerine yeni temizlik işçilerinin kampüse girişini engelleme gerekliliği meydana çıktı. Acil çözüm gerektiren bu sorun karşısında komite kapının tutulmasına karar verdi. İnsiyatif almayı kabul eden bir grup öğrenci kapıyı tutup araçları içinde yeni temizlik işçileri olup olmadığını kontrol ettikten sonra içeri almaya başladı. Böylelikle öğrencilerden oluşan ve kapıda yirmi dört saat vardiyalı olarak nöbet tutan bir ekip kuruldu ve içeri giren araçlar kontrol edilerek okulun yeni temizlik işçilerini içeri sokması engellendi. Temizlik işçileri olduğu tespit edilen kişilere durumu izah eden güvenlik komitesi yeni işçiler tarafından olumlu tepkiler aldı, hatta bazı işçiler direnişe destek verdiğini belirtti. Kapının iki kilometre ilerisinde temizlik işçileri taşıyan otobüslerin beklediğinin öğrenilmesi üzerine komite, işçilerden oluşan bir ajitasyon ekibi kurdu ve otobüsteki işçilere propaganda yapmak amacıyla otobüslerin olduğu yere gönderdi. Bu şekilde komite işçilerin politize olmasını ve bu yönde propaganda yapabilme yeteneği kazanmalarını sağladı.
Direnişteki işçiler işbaşı yapamadığı ve yeni temizlik işçileri de tarafımızca üniversite yerleşkesine alınmadığı için ortaya çıkan temizlik sıkıntısı ise direnişin daha ilk sabahında kendini göstermeye başladı. Biz KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak hizmet sektöründe eylem ya da grevin hizmeti keserek değil sistemin kabul etmediği şekilde hizmetin devamlılığını sağlayarak gerçekleşmesi gerekliliğini daha önce gündemimize sokmuş, örneğin sağlık sektöründe çalışan doktorların greve hasta bakmayı bırakarak değil ücretsiz ve kapasite üzerinde hasta bakarak gitmeleri gerektiğini söylemiştik. Dolayısıyla eylem komitesi bu noktada kampüsün direnişe destek veren öğrenciler tarafından temizlenmesi kararını alınca, bu karara bir itirazımız olmadı. Bilakis bu kararın en büyük destekçilerinden biri olduk. Kararı ilk başta net olarak anlaşılmayan komite grev kırıcılık, reformizm gibi ithamlara maruz kaldı. Ancak komite içerideki öğrenci kitlesini de kazanmadan direnişte bir yere varılamayacağını öne sürerek kararında ısrar etti ve uygulamaya koydu. Öğrencilerden oluşan, zaman zaman öğretim üyelerinin de katıldığı gruplar vardiyalı olarak kampüse girip temizlik işlerinin üstesinden gelmeye çalıştılar. Temizlik sonucunda toplanan çöpler ise yine komitenin kararıyla rektörlük binasının önüne bırakıldı. Böylelikle bir yandan hizmet sektöründeki bir grevin nasıl yürütülmesi gerektiği pratikte görülürken, diğer yandan direnişin devam edebilmesi ve amacına ulaşması yolunda karşılaşılan önemli bir problem komitenin insiyatif alması sayesinde aşılmış oldu.
Biz yürüttüğümüz bütün faaliyetlerde ‘Öğrenciye İş, Çalışana Öğrenim Hakkı’ şiarını benimseyen, kafa ve kol emeği arasındaki ayrımın kalkması gerektiğini savunan bir akım olarak Koç direnişinde komitenin de aynı duruşu sergilediğine şahit olduk. Komite direnişin başından beri kafa ve kol emeği arasındaki ayrımın kalkması gerektiğini, akademisyen emeği ile işçinin emeği arasında bir hiyerarşi kurmanın mümkün olmadığını, bu farkın da herkesin emeğini sömüren sermaye tarafından zaten kaldırılmış olduğunu öne sürdü ve ajitasyon faaliyetlerini, sloganları, kararları ve işçilerle kurulan diyalogları bu iddiaları temel alarak şekillendirdi. Komitenin kampüsü temizleme ve direnişin güvenliğinin öğrenciler tarafından sağlanması yönündeki kararları ise öğrencilere kol emeğinin değerini göstererek bu ayrımın bilincine varılmasına hizmet etti. Direnişin sonuna gelindiğinde akademisyen ve işçi emeği arasındaki ayrımın kalkması gerekliliğinde direnişe şu ya da bu şekilde dahil olan herkes hemfikir olmuştu. Böylece komite direnişi doğru bir politik zemine oturtmuş oldu. Kafa ve kol emeği arasındaki hiyerarşi yanılsamasının en çok hissedildiği alan olan akademisyenler cephesinde ise direnişçiler açısından olumlu bir gelişme yaşandı. Dışarıdan bakıldığında akademisyenler süreci çok fazla desteklemiş gibi göründü zira okul yönetimi ile bir süredir çözülemeyen problemler yaşayan akademisyenler, işçilerin uğradıkları haksızlığı kendi gündem ve önceliklerini ifşa edebilecek bir iletişim kanalı açmak için bahane ettiler. Ancak süreçte komite, işçilerin özne olarak ön plana çıkartılması için ısrar ederek ve kafa-kol emeği arasındaki ayrımın kalkması gerekliliğini bütün direniş bileşenlerine vurgulayarak ters manevra yaptı ve akademisyenlerin pozisyonunu işçilerin lehine dönüştürdü.
Direniş süresince komitenin emek hiyerarşisinin kaldırılması ve emek sömürüsüne yaptığı vurgu yalnızca akademisyenler ve işçiler ile sınırlı kalmadı. Direnişçilerin devamlı bir arada bulunduğu ve zaman zaman okulun müdahalelerini iletmek durumunda kalan güvenlik görevlilerinin de aynı emek sömürüsüne maruz kaldıklarının farkında olan komite gerek duyurularında, gerek güvenlik görevlileriyle bireysel konuşmalar sonucunda güvenlik görevlileri ile yapıcı diyalog kurmayı ve bir anlamda kardeşleşmeyi başardı.
Direnişin bir vakıf üniversitesinde gerçekleşmesi bizim açımızdan oldukça önemli idi zira vakıf üniversitelerinin, sermayenin kurallarının en acımasızca işlediği kurumlar arasında yer almasına rağmen devrimciler için bir mücadele alanı olamayacağı varsayılmıştır. Ancak biz KöZ’ün arkasında duran komünistler olarak biliyoruz ki işçilerin ve işçileri örgütlemek için faaliyet yürütecek devrimcilerin olduğu her yerde sınıf dayanışması örülebilir ve sınıf dayanışmasının örüldüğü her yerde mücadele ile kazanımlar sağlamak mümkündür. Koç Üniversitesi’ndeki direnişi bu bakış açısını yaygınlaştırmak yolunda büyük bir adım attığı için önemli buluyoruz.
Özetle Koç Üniversitesi işçilerinin direnişini başarılı bir direnişti. Direnişte komite kurulması ve işlemesi direnişin bütün bileşenlerine belli bir perspektiften bakan örgütlü çalışmanın önemini gösterdi. Dolayısıyla biz bu direnişi direnişteki okul içi ve okul dışı tüm bileşenlerin başarısı olarak görüyoruz. Bu başarının sürmesi, aynı örgütlü çabanın rekabetçi eğilimlere yenik düşmeden güçlenmesine bağlıdır. Biz de bu bilinçle yolumuza devam edeceğiz.
Koç Üniversitesi’nden Komünistler