Kürt Sınavında Türk Solu

0

Bu yazının orijinali Nisan 2004 tarihli Proleter Devrimci KöZ Gazetesi 18. sayısında yayımlanmıştır.

Son seksen yıldır Kürdistan’da devrimci dinamiklerin kabardığı dönemler, sol akımların enternasyonalizm ve şovenizme ilişkin tutumlarının sınandığı tarihsel dönüm noktaları olageldi. Ne yazık ki bütün bu sınavlar sosyalistler açısından yüz kızartıcı başarısızlıklarla sonuçlandı. Sol akımların bu başarısızlıkları sadece Kürt ulusunun kurtuluş girişimlerini boğmakla kalmadı, aynı zamanda Ortadoğu’daki siyasi gericiliğin daha da koyulaşmasına, dolayısıyla kendi boyunlarındaki zincirin ağırlaşmasına yol açtı.

1920 Koçgiri… Hozat’a Kürdistan bayrağı diken Kürtler desteklenmedi, çünkü Sevr anlaşmasında tanımlanan Özerk Kürdistan’dan söz ediyorlardı ve bu yüzden Kemalistlerin sözüm ona antiem­peryalist mücadelesine engel oldukları öne sürülüyordu. Koçgiri ayaklanması bastırıldı. Aşağı yukarı aynı zamanda Türkiye Komünist Partisi’nin en önemli önderleri katledildi. Emperyalist savaşta Alman emperyalizmi ile aynı safta savaşan Mustafa Kemal ve  peşindekiler galip devletlerle barış anlaşmalarını kendileri imzaladılar.

1922 Süleymaniye… Kendini Kürdistan kralı ilan ederek işgalci İngiliz kuvvetlerine başkaldıran Şeyh Mahmud Berzenci güya İngiliz emperyalizmine karşı Arapların verdiği mücadeleyi zayıflatıyor diye yalnız bırakıldı. Önceden beri İngilizlerle anlaşmış olan Arap aşiret reislerine vaad edilen kukla devletler İngiltere ve Fransa eliyle verilirken, Berzenci İngilizler tarafından sürgüne gönderildi. Irak Kürtleri İngilizlerin zoruyla emperyalist pazarlıkların ürünü olan Irak devletine eklemlendi.

1925-1938 arası Türkiye Kürdistanı… Şeyh Sait’in adıyla anılan ve on dört kente yayılan Kürt ayaklanması, dinci gerici bir ayaklanma olarak görüldü. Bu ayaklanmanın bastırılmasında devlete destek verildi. Ayaklanmanın bastırılmasının ardından desteklenen Kemalist devlet komünistleri vurdu 1 Mayısı yasakladı. Şeyh Sait ayaklanmasını bahane eden Kemalistler işçi sınıfını onlarca yıl devlet terörüyle zapturapt altında tutacak yasalar çıkardılar.

Bu tutumlarından ders çıkarmayan sosyalistler Şeyh Said’in ardından patlak veren Kürt isyanlarında Kemalist rejimi desteklemeye devam ettiler. TKP Dersim ayaklanmasının bastırılmasını feodalizme ve gericiliğe vurulan nihai bir darbe diye kutladı.

Kemalistlerin Kürtler karşısında kazandıkları her zafer Türkiye emekçilerini daha büyük bir karanlığa boğdu. İşçilerin en basit sendikal hakları bile yasaklandı.

1946 Mahabad… İran Kürdistan’ında kuruluşu ilan edilen Mahabad Cumhuriyeti, emperyalist savaşta İngiltere ve Amerika ile ittifak halinde olan Sovyetler Birliği’nin ilişkilerini gerginleştirmemek adına desteklenmedi. Yalnız kalan Kürt Cumhuriyeti’nin ezilmesi sadece İran’daki Şahlık rejiminin güçlenmesine yol açmadı. Aynı zamanda Amerikan emperyalizminin Ortadoğu’daki yerini sağlamlaştırdı.

1970’lerin ortasından 90’ların sonuna kadarki dönemde Türkiye Kürdistan’ında adım adım kabaran mücadele Türkiye’nin metropollerinde yükseltilen mücadeleyle hak ettiği karşılığı bulacağına, «savaşa son, barış hemen şimdi» çığlıkları ile karşılandı. Kürt hareketine destek verme adına öne çıkan en iyi niyetli adımlar, harekete damga vuran PKK’nin dümen suyunda boğuldu.

Bu koşullarda, 12 Eylül karanlığından kendi ayaklarının üzerinde çıkan PKK 15 yıllık savaşın ardından kendi ayaklarıyla bastığı tuzakta yakalanan Abdullah Öcalan’ın rehin alınmasıyla birlikte bir dönüm noktasına vardı. Bu noktadan sonra, PKK’nin kendi dışındaki akımları tasfiye etmekle başlayıp kendi bünyesindeki tasfiyelerle süren çizgisi sonunda PKK’nin tasfiyesine vardı. PKK’nin tasfiyesinin ardından onun yerini dolduran bir alternatif hala çıkamadı. PKK hem kendisini yaratan ulusal kurtuluş dinamiğinin önünü kesen bir dalgakırana dönüştü. Hem de Kuzeyli Kürtlerin diğer parçalardaki gelişmelerden etkilenmesini önleyen bir kalkan rolü üstlendi.

Ama PKK’nin bu evrimi sadece Kürt hareketinin gerilemesine yol açmadı. Aynı zamanda yaşadığımız topraklardaki gericilik döneminin derinleşmesine yol açtı. Bu dönemeçten sonra devrimci akımlara ve genel olarak işçi hareketine yönelik kapsamlı saldırılar hız aldı. 12 Eylül döneminde gerçekleşen­lere rahmet okutan zindan katliamları gerçekleşti.

Bu sürecin ardından son yerel seçimlerde tam da Kürdistan­lılar birbirleriyle ulusal birlik ve dayanışma­ya muhtaç iken ve bütün parçalarda bunun koşulları olgunlaşmaktayken, Kuzeyli Kürtler yıllar sonra bir kez daha Kemalizmin balyozunu tutmaya sürüklenmek istendi. Şimdi seçimlerde beklenen sonucun alınamaması ile 1 Mayıs’ta bu kez aynı balyozu NATO karşıtlığı ve Dev-Genç hatıralarıyla yüceltmek isteyenler artıyor.

2004 1 Mayısı işte böyle bir iklimde geliyor.

Ama Kemalizm balyozunun kimin elinde yükselirse yükselsin kimin başına indiğini öğrenmek için artık yeni derslere hacet yok.

Paylaş