[Bu yazı KöZ Gazetesinin Aralık 2001 tarihli 19. sayısında yayımlanmıştır.]
Orta Yolculuk Nedir?
Orta yolculuk, merkezcilik denince akla gelen en önemli isim Kautsky’dir. O gün bugündür açıkça Kautsky’e gönderme yapmasalar da bütün orta yolcular aynı mantıkla hareket eder. Her merkezci akımın yaldızları kazındığında altından muhakkak Kautsky’nin fikirleri çıkar. Kautsky’nin bir yandan kendini oportünistlerden ayrı tutarak marksizm ve sosyalizm zemininde durup; bir yandan da burjuva demokrasisinin bekçiliğini elden bırakmaması asıl kafa karışıklığına neden olan olgudur. Bu çelişkili durum konusunda Lenin sonradan, “en ünlü temsilcisi Kautsky olan orta yol teorisi” dediği teori hakkında şu vurguyu yapmıştı:
“İşçi kitlesini doğrudan ve açıkça karşısına alan açık sözlü oportünizm, ufak tefek «marksist» formüllerin yardımıyla oportünist pratiği haklı çıkarmaya çalışan, safsatalar yardımıyla şartların devrimci eyleme elverişsiz olduğunu kanıtlamaya çalışan orta yol teorisinden ne daha tehlikelidir ne de daha zararlı.” (Bkz. İkinci Enternasyonal’in Çöküşü)
Doğrusu Kautsky sosyalizmden de hiçbir zaman vazgeçmiş değildir; tıpkı savaşa ve emperyalizme karşı durmaktan hiçbir zaman vazgeçmediği gibi… Kautsky’nin itiraz ettiği sosyalistlerin savaşa karşı durması yahut iktidarı ele geçirmek istemeleri değildi. Kautsky bunların hepsinden yanadır; yalnız bunun devrimci bir partiyle, devrimci yöntemlerle, şiddete başvurarak yapılmasına karşıdır. Kautsky marksisttir; ama Lenin’in legal marksist Struve ile benzeştirerek açıkladığı gibi, “marksizmde saf bilimsel olan ne varsa onu alıp”; güya “demagojik”, “blankist ütopyacılık kalıntısı”; ne varsa eksiltmek gerektiğini düşünür.
“Reformlar için mücadele, sınıf mücadelesi (proletarya diktatörlüğü hariç), «sosyalist fikirlerin» genel kabulü ve kapitalizmin yerine «yeni bir düzenin» geçirilmesi de dahil marksizmde liberal burjuvazinin işine gelen ne varsa hepsini alıp, onun yaşayan ruhunu, devrimci özünü dışarıda bırakmak istemektedir.” (Bkz. İkinci Enternasyonal’in Çöküşü)
Kautsky’den sonra gelen ve söze Kautsky’yi lanetlemekle başlayan bütün merkezciler de aslında aynı mantığı izlerler.
Kautsky elbette işçi sınıfından yanaydı; ama bu sınıf sokağa dökülüp şiddet eylemleri yaptığı zaman değil, uslu ve disiplinli bir biçimde “bilimsel sosyalizmin temsilcilerinin” öğüt ve direktiflerini dinlediği sürece. Şimdi de yeni Kautskycilerin “işçi sınıfı disiplini” kılıfı altında sınıf mücadelesini kendileri için uygun gördükleri çerçeveye sığdırmak için türlü bahaneler aramaktadır.
Kautsky savaşa karşıydı; bir an evvel sona ermesini içtenlikle istemekteydi ama savaşın sona ermesi için burjuvazinin kendi aleyhine olduğunu kavrayarak bu savaştan vazgeçmesini diliyordu. İki dünya savaşı yaşandıktan sonra elbette bu hayali sürdürmeye cüret edecek birilerini bulmak mümkün değildir. Küreselleşme sayesinde savaşın gereksiz olduğunun anlaşılacağını zannedenler bile bu hayallerini terk etmek zorunda kalıyorlar. Bir dönem emperyalizme karşı silahlanma yarışıyla emperyalistleri savaştan caydırmayı ümit edenlerin yerinde yeller esiyor. Ama yine de Kautsky’nin takipçileri burjuva hükümetlerine karşı toplumsal muhalefeti kışkırtarak, protesto gösterileriyle ve muhalefet eylemleriyle sermayeyi savaştan vazgeçirmenin mümkün olduğu hayalini yaymaktan usanmıyorlar.
Kautsky sosyalizmden yanaydı ama bu hedefe demokratik kuralların ve toplumsal ilerlemenin nesnel kanunlarının işlemesiyle ulaşılabileceğini savunuyordu. Hatta Kautsky devrimden bile yanaydı; bu devrim medeniyetin kazanımı olduğunu düşündüğü demokrasiyi ve demokratik kurumları parçalayıp yerine yeni tipte bir devletin kurumlarını geçirmediği sürece! Şimdiki merkezciler aynı fikirleri somut duruma uydurarak tekrar tekrar sınıf mücadelesinin önüne dikmenin yolunu arıyorlar.