[Bu yazı Proleter Devrimci KöZ Gazetesinin Şubat 2003 tarihli 5. sayısında yayımlanmıştır.]
Savaş ve Barış Üzerine Bazı Tezler
Şubat 1917 devrimine iki ay kala, Lenin, Zimmerwald Konferansı’nda seçilen “Uluslararası Sosyalist Komite’ye ve Bütün Sosyalist Partilere Hitaben” savaş ve barış üzerine bazı tezler yazdı. Kautskist bir tutuma kayanların hakim olduğu komite bu tezleri ne ele aldı ne de yayınladı.
Bolşevikler, II. Enternasyonal’in tek illegal partisiydi. Savaş karşısında II. Enternasyonal’e egemen olan şovenist tutumu alçaklık olarak adlandıran Bolşeviklere, kendi topraklarında dahi çılgın gözüyle bakılıyordu. «Savaşın iç savaşa dönüştürülmesi» çağrısını yapan Bolşeviklere, Zinovyev’in aktarımından nasıl yaklaşıldığını anlıyoruz:
«Bugün bu slogan çok doğal görünüyor. Fakat o günlerde böyle değildi ve II. Enternasyonal’de bize vebalılar gibi bakılıyordu. Bu savaşın burjuvaziye karşı bir iç savaşa dönüştürülmesi gerektiğini ilan ettiğimizde, akıldan yana pek nasibimizi almamış olduğumuz gibi söylentiler kulağımıza kadar geldi. II. Enternasyonal’in “sol’un en solu” olan adamına, Robert Grimm’e çağrımızın birkaç kopyasını basması için başvurduğumuzda, bize ancak delilere duyulabilecek bir acımayla yanıt vererek, her tarafta bir çılgınlık belirtisi olarak kabul edilebilecek belgeleri basamayacağını söyledi. Ve II. Enternasyonal’in iflas ettiğini, öldüğünü ilan etme yürekliliğini gösterdiğimizde, bizimle alay edilmeye başlandı. Enternasyonal sonsuz bir otoriteye ve 25 milyon civarında örgütlü işçiye sahipti. Şüphesiz Avrupa’daki karışıklığı engellemeyi başaramadı ama ne yapılabilir ki, diyordu Kautskyler. Bu bir barış dönemi kurumu, savaş dönemi kurumu değil ve savaş sırasında sınıf savaşı ertelenmeli.»
Bolşevikleri Avrupa’da, tek ciddiye alan düşmanları oldu. Bir Alman profesör, bu tutumu alanların, sosyalizm ve uluslararası işçi hareketi içinde yeni bir akım olduğunu ve burjuvazinin temkinli olması gerektiğini söyledi. Tesadüf değildir, aynı dönemde, Rusya’da Kadetler, Liebknecht ve Luxemburg’u ülkelerine karşı görev duygusu olmayan insanlar olarak değerlendiriyorlardı.
Nihayetinde, Bolşevikler’in çılgınlık olarak görülen bu tutumları, devrimle birlikte gerçeklik haline geldi. Ancak bu mevzilerin yıkılması, barışsever tutumların artmasına, askerler içinde çalışma deneyimlerinin unutulmasına neden oldu. Devrimle birlikte olağanlaşan Bolşevik tutum, bugün de çılgınlık olarak görülmektedir. Bu tutumu yaygınlaştırmak, çılgınlıktan, sınıfın ihtiyacı siyasal tutuma dönüştürmek, bu partiyi aşan bir komünist örgütle mümkün olacaktır. Bu örgüt ise, bu deneyimlerin ışığında yaratılacaktır.
***
Bu tezler ilk kez 1931 yılında yayınlandı. Söz konusu tezlerin dokuzuncusunun altında Lenin barış konusunda sosyalistlerin tutumunun ne olması gerektiği konusunu açmıştı; bugün hala bu eski nasihate ihtiyaç var:
“9. İşçileri kandırmayan, aksine onların gözünü açan bir politika şöyle olmalıdır:
a) Barış konusu gündeme geldiğinde, sosyalistlerin yapması gereken kendi burjuvazisinin ve hükümetinin maskesini her zamankinden daha gayretli biçimde indirmek, emperyalist müttefikleri ile yapmış oldukları ya da yapmaya hazırlandıkları gizli anlaşmaları ifşa etmek…tir. …
b) Her ülkede sosyalistlerin ajitasyonları sırasında her şeyden çok üzerinde durmaları gereken şey, yalnız kendi hükümetlerinin her bir siyasal sözcüğüne değil, kendi sosyal-pasifistlerininkilere karşı da tam bir güvensizlik beslemek gerekliliği olmalıdır.
c) Her ülkede sosyalistlerin kitlelere şu açık gerçeği açıklaması gerekir:…gerçekten kalıcı ve gerçekten demokratik (ilhaksız vb.) bir barışın elde edilmesinin tek koşulu bu barışın mevcut hükümetler, yahut genel olarak burjuva hükümetler tarafından değil, burjuva egemenliğini devirmiş ve burjuvaziyi mülksüzleştirmeye başlamış olan proleter hükümetleri tarafından imzalanmasıdır. …
d) Her ülkede sosyalistler şu tartışmasız gerçeği kitlelere açıklamalıdır:…işçilerin böyle bir barışı sahiden ve hemen şimdi elde etmelerinin bir tek yolu vardır o da silahlarını kendi hükümetlerine çevirmektir… …
e) Sosyalistler burjuva fikirleriyle devrimci işçi hareketini her zaman yozlaştıran reformizme karşı mücadeleyi güçlendirmelidir; …özellikle de onun yeni görünümüne karşı: bu reformizm burjuvazinin savaş bittikten sonra yapacağı reformları vaadetmektedir” (Bkz. TE., c.23, s. 226-234)
“Devrimci eylem lehinde bir propaganda olmaksızın, barış hayalleri, sadece savaş karşısındaki dehşeti ifade eder ve bunun sosyalizmle hiçbir ortak yanı yoktur.” (Burjuva İnsanseverler ve Devrimci Sosyal Demokratlar, TE. c.21, s.193)
Sınıflar ortadan kaldırılmadan ve sosyalizm kurulmadan savaşların ortadan kaldırılmasının olanaksızlığını ve iç savaşların, örneğin ezilen sınıfın ezene, kölenin köle sahibine, serflerin toprak beylerine, ücretli işçilerin burjuvaziye karşı verdikleri savaşların haklılığını ilerici niteliğini ve gerekliliğini tamamen kabul ederiz.” (Sosyalizm ve Savaş)