[Aşağıdaki yazı KöZ gazetesinin Temmuz 2002 sayısından alınmıştır.]
Türkiye burjuvazisi ve devleti savaş olasılığının giderek büyümesini endişeyle izliyor. ABD müdahalenin önündeki engelleri kaldırdıkça Türk devletinin kalp çarpıntıları artıyor. Silahlı Kuvvetler’den Meclis’e, TÜSİAD’dan diğer patron kurumlarına dek herkes yaklaşan savaşın Türkiye Cumhuriyeti’ne felaketler getireceğinde adeta hemfikirdir. Egemenlerin savaştan ürkmelerinin birçok nedeni var.
Bunlardan birincisi Kürt meselesidir. Egemenler, Irak’a yönelik müdahalenin “çözüldü” diye gösterilmek istenen Kürt sorununu tekrar alevlendireceğinin farkındalar. Kuzey Irak’ta bugün fiili olarak varlığını sürdüren ve gün geçtikçe kurumsallaşan devletin savaş vesilesiyle bağımsızlığını ilan etmesi, başta ABD olmak üzere diğer emperyalist devletler tarafından da tanınması, Türk devletini korkutan olasılıktır. Kuzey Irak’ta ABD güdümündeki bir devletin resmiyet kazanması, hem Türkiye’nin ABD açısından stratejik önemini bir ölçüde yitirmesi demektir hem de TC’nin Kuzey Irak’taki Kürtler üzerindeki etkinliğini yitirmesi anlamına gelir. Bunlardan daha önemlisi, Kuzey Irak’ta kurulacak bir Kürt devletinin Türkiye’deki Kürt hareketlerini TC için bir soruna dönüştürme olasılığı taşımasıdır. Tüm sebeplerden ötürü Türk devletinin “Kürt Devleti” fobisi anlaşılır olmalıdır.
Türk Devleti, kurtlar sofrası Ortadoğu’da, ABD’nin “Kürdistan Devleti” kurulmayacak teminatlarının ya da KDP ve YNK’nın “Biz demokratik Irak içinde barış içinde beraber yaşamak istiyoruz” sözlerinin hiçbir anlamı ve geçerliliğinin olmadığını bilecek kadar deneyim kazanmıştır. Bu yüzden gerek emperyalistlerin gerekse de bölgedeki güçlerin vaatleri Türk devletinin endişelerini yatıştırmıyor.
Egemenler aynı zamanda olası bir ABD müdahalesinin Türk Ordusu’ndan bağımsız gerçekleşmeyeceğinin de bilincindedir. ABD’nin bölgeye “nabız yoklamak” için yolladığı her bakan Türk Devleti’ni savaşa bir adım daha itmektedir. ABD’nin Irak’a müdahalesinin kaçınılmaz olarak kendisini de Irak’a iteceğinin farkında olan Türk devletinin ve burjuvazisinin endişelerini büyütmektedir. Egemenleri savaştan ürküten ikinci neden tam da burada ortaya çıkmaktadır. Irak’a yönelik bir müdahale, Türkiye’nin Kuzey Irak’ı işgali anlamına geliyor. Böyle bir işgalin hem askeri, hem ekonomik hem de siyasi riskleri son derece büyük.
Sınırın iki tarafında da Kürtlerin olması, TC’nin kendi sınırlarındaki Kürt nüfusu kontrolü altına alma noktasında kendinden emin olmayışı en önemli sıkıntı kaynağıdır. Hele bir de yıllarca savaştığı PKK’nin, böyle bir savaşta ABD’nin yanında yer alma olasılığı TC için tam bir kabus gibidir. TC bu operasyonda aktif bir rol aldığında “ortak düşman”a karşı yalnız Barzani ve Talabani’yle değil, bu bölgelerdeki etkinliğini partisi ve diğer kurumları aracılığıyla da meşrulaştıran PKK’yle ortak hareket etme olasılığını herhalde hesaplıyordur. Bu kabuslu hesap bile TC’nin savaşa karşı olması için yeterli bir sebeptir.
Askerî riskler büyüktür, çünkü Türk Ordusu özellikle son on senedir donanımını modernleştirmiş, savaş ve sınır ötesi operasyonlarla deneyim kazanmış olsa bile hala hantal bir kara ordusuna sahiptir. Bu ordunun Irak’a karşı açık bir üstünlüğünün olmadığını en iyi generaller bilmektedir. Üstelik ABD’nin hedef büyütmeyeceğinin Irak’tan sonra İran’ı da hedef tahtasına oturtmayacağının bir garantisi yoktur. Bu yüzden Türk devleti elindeki sınırlı askeri güçle dizginleri kendi elinde olmayan bir maceraya girmeye karşı son derece gönülsüzdür. Egemenler açısından savaşın siyasi riskleri de büyüktür. Egemenler savaşın Irak’la sınırlı olmayacağını, savaşın etkisinin Türkiye’nin sınırlarına da sıçrayabileceğini, tüm bunların Kürt ulusal hareketinin mücadelesine yeni bir itki verebileceğini görüyorlar. “Belini kırdıkları” PKK’yi tekrar canlandırabilecek bu gelişmelerin önünü açmak istemiyorlar. Üstelik savaşın yaratacağı siyasi riskler sadece Kürt ulusal hareketi ile sınırlı değil. Kendi topraklarındaki emekçileri git gide daha büyük bir yoksulluğa mahkum eden Türkiye burjuvazisi uzun ve yıpratıcı bir savaşın Türkiye’nin batısında da siyasi çalkantılar yaratabileceğinin farkındadır.
Tüm bu nedenlerden ötürü Türk burjuvazisi ABD’nin Irak’a yönelik müdahalesini desteklemiyor. Ama egemenlerin ABD müdahalesini desteklememesi hiçbir şeyi değiştirmiyor. Bugün savaş aleyhinde verdikleri tüm beyanatlar bir temenni ya da dua olmanın ötesine gitmemektedir. Bu gülünç temennilere inanmayanların başında Türkiye burjuvazisinin kendisi geliyor.