Bu yazının orijinali Haziran 2002 tarihli KöZ Gazetesi 23. sayısında yayımlanmıştır.
Bir buçuk yılı aşkın bir süredir devam eden, 92 devrimcinin hayatına yüzlercesinin sakat kalmasına mal olan ölüm orucu direnişi 28 Mayıs günü 8 örgüt tarafından yapılan bir açıklamayla bitirildi. Bu eylem başladığında, yayınlanan deklarasyonun ardından, bir eylem birliği ortaya konmuş değildir. Bu eylemi besleyecek ortak hareket etme yeteneği sergilenememiş değil sergilenmemiştir. Eyleme ortak imza atanlar, bu eylemi kendi hanelerine yazma gayretine kapılmıştır. Yaklaşık iki yıl boyunca bırakalım eylemi besleyecek özel ortak eylemler örgütlemeyi, aileleri birlikte sahiplenmeyi, belirli eylem takvimlerinde bile birlikte hareket edilememiştir.
Ne 8 Martlar, Newrozlar ne 1 Mayıslar ölüm oruçlarını ortak bir biçimde dile getirme vesilesi yapılamamıştır. Bu günlerde, ölüm oruçlarına duyarlı kesimler bir araya getirilmemiş ve devrimci bir duruş sergilemek için gereken devrimci dayanışma yaratılmamıştır. Böyle bir dayanışmanın ortaya çıkmasına yönelik yapılan müdahaleler bile bizzat bu eylemlere katılanlar tarafından geri çevrilmiştir. Dolayısıyla eylemin bitirildiğini belirten ortak deklarasyon, bu eylemden ortak sonuçlar çıkarılmasını sağlamayacaktır. Birlikte hareket edenler, birlikte değerlendirme, muhasebe yapamadıkça her birinin hanesine bu süreç olumsuzluk olarak düşecektir.
Ölüm orucu eylemi saldırı karşısında hiçbir şey yapmadan onu kabullenmek yerine, doğru bulunduğu ifade edilen bir eylem biçiminin hayata geçirilmesi demekti. Bu eylemde muhasebe sürecinin devrimciler hanesinde bir bozulmaya neden olacağı ortadadır. Ancak bu süreçten şu nokta öne çıkarılmalıdır: Her şeyin dibe vurduğu, devrimciliğin imrenilesi bir tutum olarak görülmediği bir süreçte bu eyleme katılanlar, devrim davasının uğruna ölünebilecek tek dava olduğunu gösterdiler. Kendine iyi bakmanın revaçta olduğu günümüzde savundukları değerler için yaşamlarını ortaya koydular. Bu eylemde ortaya konan bu devrimci irade sahiplenilmelidir. Eskisini aşacak türde devrimci bir hat ancak bu iradeyi devralanlar tarafından yaratılacaktır. Eyleme katılan devrimciler yeni kuşaklara teslim olmayan, direngen bir miras devretmiştir. Bu mirası küçümseyen, gösterilen devrimci iradeyi önemsiz sayan her türlü tutum devrimci değil reformist bir mecrada şekillenecektir. Önümüzdeki dönemde öncelikle bu tutumlardan ayrı durmak gerekir.
Bu değerlendirmenin ışığında yayınlanan deklarasyonu komünistlerin birliğini savunanlar olarak şu şekilde değerlendiriyoruz:
* “Hücre hücre büyüttüğümüz direnişimizle faşizmin planlarını bozduk. İdeolojik, ahlaki ve moral bakımdan biz kazandık. Bu bakımlardan devrimci iradenin üstünlüğü ve zaferi kesindir. Gelinen yerde ölüm orucu eylemimiz F tipi hücre, tecrit ve tretmana karşı mücadelemizde devrimci rolünü oynadı.”
– Ölüm orucu ideolojik, ahlaki ve moral bakımından kazanmak için başlatılmamıştı. Sürecin başında F tiplerine girmemek için, daha sonra 9+6 kişilik hücreler için, en sonunda ise “üç kapı üç kilit açılsın” talebini kazanmak için sürdürülmüştü. İdeolojik, ahlaki ve moral bakımından alınan zaferlerle “faşizm”in planlarını bozmak mümkün değildir. “Faşizmin planlarını bozmak” siyasal mücadele içinde mevziler kazanarak olabilir.
Devrimci tutsaklar devrimci bir irade sergileyerek devrimci değerleri korumuşlar, kimliklerinden vazgeçmemişlerdir. Ancak ölüm oruçları “faşizmin” planlarını bozmamıştır. Burjuva devletinin hayata geçirmeye çalıştığı F tipi hücrelere girilmiştir. Devrimci örgütlerin varlığını korumalarını sağlayan koğuş mevzisi yitirilmiştir. Yapılan değerlendirmelerde kaybedilen mevzilerin adının konması gerekir. Besbelli ki zindan direnişleri bundan böyle bambaşka bir çehre kazanacak, yeni yöntemlerin ve taktiklerin geliştirilmesini bugüne kadar izlenen mücadele çizgilerinin sorgulanıp gözden geçirilmesini dayatacaktır. Eğer ortada savaş varsa, yenmek kadar yenilmek de muhtemel sonuçlardan biridir. Yenilginin adını koymak, sürdürülen savaşın ileri aşamalarında zafer kazanmanın ilk şartıdır. Bu tarzı yaratıp yeşertmek şarttır.
* “Faşizmin bütün pervasızlığıyla yürüttüğü ve şimdiye kadar 92 devrim savaşçısının hayatına mal olan, yüzlerce arkadaşımızı sakat bırakan saldırılara karşı sürdürdüğümüz büyük direnişte yeni bir evreye geldik.”
– Bugün yeni bir evreye geldiğini söylemek demek, daha önce nasıl bir evrede bulunulduğunu tarif etmeyi, önümüzdeki evrenin özelliklerini açık seçik ifade etmeyi gerektirir. Açıklanan deklarasyonda böyle bir değerlendirme yoktur. Şimdi yeni bir evreye girildiği tespitini yapmak da zaaflı bir tutumdur. Ölüm oruçları başlamadan önce hangi şartlarda bitirileceğinin söylenmesi, başka bir deyişle bitirileceği evrenin nasıl bir evre olduğu belirtilmeliydi. Bu belirsizlik ölüm oruçlarının bitirilmesinin yeni bir evreye gelindiği için değil, başka nedenleri olduğu fikrini güçlendirmektedir. Ne olunca nasıl bir evrede bulunulacaktı? sorusu boşlukta bırakılmayı hak etmemektedir.
* “Son verilenin sadece ölüm orucu eylemi olduğunu, hâlâ sürmekte olan hücre ve tecrit saldırısına karşı direnişimizin kesintisizce devam edeceğini bir kez daha ilan ediyoruz.”
– Bugün F tipi mücadelesi ölüm orucundaki devrimciler nezdinde sürdürülmektedir. Dışarıdaki mücadele dibe vurmuştur, demokratik kurumlarının girişimleri de devrimcilerin hanesine yazılabilecek girişimler olarak görülmemelidir. O yüzden bugün hücre saldırısına karşı direnişin başka biçimler altında devam edeceğini söylemek gerçeği tahrif etmektir. Ölüm orucu eyleminin bitirilişi hücre saldırısına karşı direnişin de sonlandırıldığı anlamına gelmektedir. Bu noktada hangi yöntemlerin doğru olduğunu, hangi mücadele biçimlerinin devrimci olduğu açıkça ifade edilmelidir.
ÖLÜM ORUCU Eylemine Son Verenlerin Deklarasyonu:
Halkımıza
Emperyalizmin dünya halklarına yönelik büyük çaplı saldırısının parçası olarak, ideolojik, siyasi kimliğimizi, fiziki ve sosyal varlığımızı yok ederek, bizleri insanlığımızdan çıkarmayı amaçlayan F tipi hücre ve tecrit terörüne karşı, insanlık tarihine altın harflerle yazılacak bir direnişle yanıt veriyoruz. İnanıyoruz ki, direnişimiz, her milliyetten işçi ve emekçilerin sömürü ve zulüm dünyasından kurtulma yolundaki dindirilemez özlemlerini de yansıtmaktadır.
Bizleri teslim almayı ve bu yoldan devrimci hareketi yenilgiye uğratmayı amaçlayanlara, ölümüne bir direnişle karşı durduk. Onurumuzu ve ideallerimizi koruduk, teslim olmadık. Faşizmin bakanları, ideologları ve çanak yalayıcıları her türlü saldırı ve oyuna rağmen engelleyemedikleri irademiz ve görkemli direnişimiz önünde eğilmek zorunda kaldılar.
Hücre hücre büyüttüğümüz direnişimizle faşizmin planlarını bozduk. İdeolojik, ahlaki ve moral bakımdan biz kazandık. Bu bakımlardan devrimci iradenin üstünlüğü ve zaferi kesindir. Gelinen yerde ölüm orucu eylemimiz F tipi hücre, tecrit ve tretmana karşı mücadelemizde devrimci rolünü oynadı. Direnişimizin kahramanları, şehitlerimizin anıları önünde saygıyla eğilirken, her zaman onların davasına bağlı kalacağımıza söz veriyoruz.
Faşizmin bütün pervasızlığıyla yürüttüğü ve şimdiye kadar 92 devrim savaşçısının hayatına mal olan, yüzlerce arkadaşımızı sakat bırakan saldırılara karşı sürdürdüğümüz büyük direnişte yeni bir evreye geldik. Aşağıda isimleri belirtilen davalardan yargılanan devrimci tutsaklar olarak; değişik mücadele araç ve biçimleriyle sürdürmekte olduğumuz direnişimizin, ölüm orucu biçimini 28 Mayıs tarihinden itibaren sonlandırıyoruz. Son verilenin sadece ölüm orucu eylemi olduğunu, hâlâ sürmekte olan hücre ve tecrit saldırısına karşı direnişimizin kesintisizce devam edeceğini bir kez daha ilan ediyoruz.
Devrimci tutsakların teslim alınamayacağı şimdiye kadar yürüttüğümüz mücadeleyle defalarca kanıtlanmıştır. Bu saldırıları da püskürtecek, hücre ve tecrit terörünü yeneceğiz.
F tipi hücre saldırısı tüm topluma yönelik bir saldırıdır. Hayatı hücreleştirmeyi hedeflediği, geride kalan süreçte çok net bir şekilde açığa çıkmıştır. Dolayısıyla, bu saldırılara karşı çıkmak tüm ezilenlerin görevidir. Meşru taleplerimiz, işçi ve emekçilerin de talepleridir. Tüm ezilenleri bu taleplerimizi sahiplenmeye, hücre ve tecrit terörüne karşı mücadele etmeye çağırıyoruz.
Devrimci tutsaklar teslim alınamaz!
Hücre ve tecrit terörünü yeneceğiz!,
Biz kazanacağız!
TKP/ML, MLKP, TKP(ML), TİKB, TDP, DİRENİŞ HAREKETİ, MLSPB, TKP(K) Dava tutsakları adına: Bayram KAMA, Yunus AYDEMİR, Cemal ÇAKMAK, Kenan GÜNGÖR, Aytunç ALTAY, Ramazan SADIKOĞULLARI, Hasan YÜKSEL, Özgür ASLAN